page_content
stringlengths 1
4.1k
| metadata
dict |
---|---|
355
larla haşır neşir olm ak, velhasıl bu m ecburi yakınlık gözünü
korkutuyordu. Kaygılarım savmaya çalıştı ama beyhude. Ka
der, bah isleri sü rekli artıran çılgın b ir kum arbazdı. P eri’ye
öyle geliyordu k i bu deneyimin sonunda ya sıkı dost olup, ha
yat boyu ayrılm ayacaklardı ya da bu m acera kavga, dövüş ve
hüsranla sonuçlanacakta.
* ♦ ♦
Şayet bin alar insanlara benzeseydi, bu ev ha bire söyle
nen b ir yeniyetm e olurdu herhalde. Z ira şikâyetleri h iç b it
m iyordu. M erdivenler gıcırdıyor, yer döşem eleri çatırdıyor,
kapı m enteşeleri sızlanıyor, buzdolabı hırıldıyor, m utfak do
lapları adeta ciyaklıyor ve kahve m akinesi sunduğu her dam
laya içerlerm iş gibi hom urdanıyordu. Y ine de onlara has bir
m ekânlarının olm ası m üthişti. H avalar dü zelin ce m angal
partisi verm eyi planladıkları küçük bir bahçeleri bile vardı.
Yukarı kattaki üç yatak odasından ik isi aşağı yukarı ay
nı boyda, b iri daha ufak ve loştu. P eri bu sonuncu odayı al
m akta ısrar etti. Kiraya katkısının cü ziliği düşünülürse böy-
lesi adildi. Söz verdiği üzere, kira Şirin’in cebinden çıkacaktı.
Mona faturaları karşılayacaktı - ki bu da yurt odası için öde
diği m iktarı geçm eyecekti m uhtem elen. P eri’ye gelince, o sa
dece alışveriş m asraflarına katkıda bulunacaktı. Bu koşullar
altında büyük bir odayı asla kabul edem ezdi.
“Saçm a!” diyerek itira z etti M ona sevecen b ir gülüm se
m eyle. “Kura çekm eliyiz. Kısa çöpü çeken üçüncü odayı alır.”
“İşi kadere m i bırakacaksın?” diye sordu Şirin, hayretler
içinde başım sallayarak.
“Senin önerin ne?” diye sordu Mona.
“D aha iy i b ir fikrim var” dedi Ş irin . “Sıraya bin direlim .
H er ay toplanıp başka b ir odaya taşınalım , göçebe kavim ler
gibi. Hunlar filan. Böylece herkes eşit olur.” | {
"page": 353,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
356
“ficinize de teşekkür ederim , çok naziksiniz. Ama hayatta
olm az* diye atıldı Peri. “Ya küçük oda benim olur ya da çıkıp
giderim .”
Ş ir in le M ona bakıştılar. P eri’nin h iç böyle konuştuğunu
duym am ışlardı.
“Pekâlâ!” dedi Şirin. “Am a ne olur artık parayı dert etmek
ten vazgeç. Hayat kısa. Kim b ilir benim sana ne borcum ola
cak sonunda? B elki de bana paha biçilm ez bir ders verirsin,
har
Düşünm eden sa rf ettiğim iz sözler, hani öylesine, lafın ge
lişi, bazen beklenm edik kehanetlere dönüşür hayatın döngü
sünde...
♦ * ♦
Sonraki bir saat boyunca odalarına çekilip yerleşm ekle uğ
raştılar. Boyutlarına karşın, arka bahçeye bakan penceresiy
le u facık odası cezbetm işti P eri’yi. Ağır, ahşap, sayvanlı bir
karyolası vardı. Başka b ir çağın yadigârına benzeyen bu ya
tağa uzanıp perdeleri çekince kendini bir faytona binm iş, se
yahate çıkm ış gibi hissetti. Pencere kenarında küçük, hoş bir
çıkm a m evcuttu. O raya b ir koltuk koyarak “okum a köşesi”
ilan etti.
Yemek vakti gelin ce, M ona’m n kapışım tıklattı. İkisi, ilk
akşam yem ek lerin i h azırlam a h evesiyle m utfağa in diler.
Ş irin ’i çoktan m asanın başın a geçm iş; b ir şişe şarap, elm a
suyu, biraz peynir-zeytin hazırlarken bulunca şaşırdılar.
“K utlam a yapm alıyız!” dedi Şirin. “Oxford’da üç genç Müs
lüm an kadın! B ir günahkâr, b ir inanan, bir de şaşkın.”
M ona’yla Peri hangi lakabın kim e takıldığım düşünürken
anlık b ir sessizlik oldu. P eri şarap kadehini alarak havaya
kaldırdı. “O zaman hadi, kız kardeşliğim ize!”
“O rtak varoluşsal krizim ize” dedi Şirin. | {
"page": 354,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
357
“K endi adına konuş” dedi M ona, elm a suyundan b ir yu
dum alıp. “Ben varoluşsal bir kriz içinde değilim .”
“H ah! Sen istediğin kadar in kâr et” dedi Şirin. “Şu anda
aslında birçok M üslüm an kim lik krizi yaşıyor. Ö zellikle ka
dınlar. En çok da bizim gibi hatunlar!”
“O da ne demek?”
“Şu demek: Birden fazla kültüre maruz kalm ış olanlar, hem
Doğu’yu hem Batı’y ı tanıyan ama bu ikisi arasında köprü ku
ram ayanlar! Arada sıkışm ış kalm ışlar. Jean-Paul Sartre çat
lasın m ezarında! Esas varoluşsal kriz bizde yahu!”
“Bu la fla r pek hoşum a gitm iyor” d ed i M ona. “Günüm üz
M üslüm an kadınlarının başkalarından o kadar fark lı oldu
ğunu nereden çıkarıyorsun? Duyan da a y n b ir gezegenden fi
lan geldik sanır!”
Şirin h ızlı b ir yudum aldı şarabından. “A loo, uyan artık,
kardeş! E trafta din adına, yani dinim iz adına, belk i benim
artık sayılm az am a k esin lik le senin d in in adın a, korkunç
şeyler yapan fanatikler var. Bu seni hiç etkilem iyor m u? Üz
müyor mu?”
“Yuh! O fanatik tiplerin benim le ne ilg isi var?” dedi M ona
çenesini kaldırarak. “Karşına çıkan her H ıristiyan’dan Engi
zisyon için özür dilem esini m i bekliyorsun?”
“Ortaçağ’da yaşıyor olsaydık, pekâlâ bekleyebilirdim .”
“H a, yani geçm işte soru n ları vardı am a bugün tüm H ı-
ristiyan lar ve Y ahudiler b irer m elek, öyle m i?” dedi M ona.
“G azze’ye gittin m i, orada sın ır kapılarından geçtin mi sen
hiç? H iç sanm ıyorum!”
“Eh, şey... kavga etm eyi kesebilir m isiniz lütfen?” dedi Pe
ri. Ateşinin yükseldiğini hissediyordu.
Şirin ısrar etti. “Tabii ki H ıristiyanlaria Yahudiler arasın
da da tutucu, bağnaz insanlar var. H angi m illetten ya da kö
kenden olursa olsun her türlü kafatasçılığı eleştirm ek, lanet
lem ek gerek. Ama şu anda bizim geldiğim iz bölgede daha faz | {
"page": 355,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
358
la fanatizm ve eeksizm olduğu gerçeğini inkâr edem ezsin. Ta
cize uğram adan, la f atılm adan ortalıkta dolayabilir m isin sen
m esela Kahire’de? Şam’da? Karanlık çöktükten sonra sokak
ları unut gitsin! K utsal topraklarda bile tacize uğrayan ka
dınlar var şahsen tanıdığım . Güpegündüz! Suudi polisin göz
leri önünde! N iye yardım etm iyor o polisler kadınlara? Böy
le konularda sessiz kalıyoruz, çünkü utanıyoruz. N için M üs
lüm an coğrafyada kadınlar bu kadar çok eziliyor, geri plana
atılıyor? Sorgulam am ız gereken o kadar çok şey var ki.”
"B en d e sorguluyorum * dedi M ona. "Tarihi sorguluyorum .
Siyaseti sorguluyorum . Yoksulluğu. K apitalizm i. A daletsizli
ği. G elir uçurum unu. Beyin göçünü. Savaş sanayiini. Sömür
geciliğin ardında bıraktığı korkunç m irası unutm a. B atı’m n
yü zyıllar süren yağm a ve söm ürüsünden sonra bu hale gel
di zavallı Ortadoğu. H udutları bile onlar çizdi gelişigüzel. Bu
yüzden, B atı zenginken biz fik iriz ! İslam âlem ini rahat bıra
kalım da asıl m eseleleri konuşalım biraz, ha?”
"T ipik işte” dedi Şirin, ellerin i havaya kaldırarak. *K endi
sorunlarım ız için başkalarım suçlam ak. Varsa yoksa, işim iz,
dış güçleri eleştirm ek. N iye, çünkü bu kendim izi eleştirm ek
ten daha kolay geliyor!”
"Şey... yem ek yesek m i?” diyerek bir kez daha şansım de
nedi P eri, ama yanıt beklem iyordu doğrusu. Geçm işten gayet
iyi bildiği bir gerilim in ortasında kalmışta gene. Yeniden anne
babasıyla yaşam aya başlam ıştı sanki. İleri geri uçuşan öfke
ler, suçlam alar, yan lış anlam alar. Yine de buradaki kavgaya
tan ıklık etm ek daha kolaydı. A ilesindeki tartışm alar kadar
etkilem iyordu onu. Ne de olsa Ş irin le Mona’ydı birbirinin bo
ğazına sa n la n ; öz annesiyle öz babası değil. İllaki aralarını
bulm a ihtiyacı hissetm iyordu. Duygusal sorum luluklar olm a
yınca zihni özgürce analiz edebiliyordu konuşulanları. İçten
içe kıskanıyordu aslında on la n . B ariz ve başat fik ir ayrılık
larına karşın benzer derecede tutkuluydular. M ona’nın sağ | {
"page": 356,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
359
lam b ir inancı vardı; Ş irin’inse sağlam b ir isyanı. Ya onun,
Peri’nin, neyi vardı tutunacak?
“Bütün söylediğim ” diye devam e tti Ş irin , “günüm üzde
genç bir Müslüman’ın önündeki felsefi/Bİyasi/dini sorular, bir
Budist keşişin ya da M ormon rahibinin önündeki sorulardan
daha derin ve karm aşık. Bari bu kadarını kabul edelim .”
“H içbir şeyi kabul etmiyorum ” dedi M ona. “Sen kendi dini*
ne karşı önyargılı olduğun sürece, aram ızda düzgün bir tar
tışm a gelişem ez.”
“Buyurun işte” dedi Şirin, sesini yükselterek. “Ağzım ı açıp
fik ir beyan ettiğim an alınıyorsun. B irisi bana genç M üslü
m anların neden bu kadar kolay alın dıkların ı anlatabilir m i
lütfen? A şın hassasiyet!”
“Sürekli sa ld ın ve şüphe altın da olduğum uz, h ak sızlığa
uğradığım ız için olm asın sakın?” dedi M ona. “H iç yanlış b ir
şey yapm am ışken, inancım a göre yaşam ak isterken, her gün
kendim i savunm ak zorunda kalıyorum . P otansiyel bir in ti
har bom bacısı olm adığım ı ispatlam am gerekiyor. Dünyanın
bir köşesinde ne idüğü belirsiz birileri korkunç b ir şey yapı
yor; bu sefer bütün M üslüm anlar zan altında kalıyor. Olacak
iş m i? Devamlı gözlem altında hissediyorum kendim i; bunun
insanı ne kadar yalnız kıldığını biliyor musun?”
Bu soruya yanıt verm ek istercesine, bütün gün şehrin üs
tünde toplaşan yağm ur bu lu tlan birden boşanarak cam lan
dövmeye başladı. Peri yakınlardaki Tham es N ehri’ni düşün
dü. Şimdi nasıl kabanp taşıyor olm alıydı.
“Sen mi yaln ızsın ? H adi can ım !” dedi Ş irin . “M ilyon lar
ca yandaşın var senin. Hükümetler. Liderler. D evlet aygıtla
rı. Cam iler. M edya organ lan . P opüler kültür. K alabalıklar.
M uktedirler. A ynca T ann’mn da senden yana olduğunu dü
şünüyorsun. Daha ne kadar yoldaş istiyorsun? O rtadoğu’ da
asıl kim ler yalnız, hem de yapayalnız biliyor m usun? Yezidi-
ler. Eşcinseller. Çevreciler. Ateistler. Vicdani retçiler. TVaves- | {
"page": 357,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
360
tiler. E sas toplum dan dışlananlar onlar. Bu kategorilerden
birine girm iyorsan, yalnızlıktan şikâyet etmeye kalkma.”
“B ir şey bildiğin yok, cah il cah il konuşuyorsun” dedi Mo
na. “K aç kez zorbalığa, haksızlığa uğradım , sokaklarda çir
kin lakaplarla çağrıldım , b ir seferinde otobüsten aşağı indi
rildim . K ötü davranm adıklarında aptal m uam elesi yaptılar.
Sanki genç bir kadın başörtüsü takıyorsa, y o ‘eziliyorduk ya
da “kendi başına düşünem eyecek durum dadır/ S ırf başörtülü
olduğum için nasıl önyargılarla boğuştuğum u hayal bile ede
m ezsin! Olup olacağı bir parça kumaş yahu!”
“O zaman neden takıyorsun?” dedi Şirin hemen.
“Ya sana ne? Benim tercihim , benim kim liğim ” dedi Mona.
“Senin yaptıkların beni rahatsız etm iyor, sen niye benden ra
h atsız oluyorsun? Sorarım sana, bu durum da acaba sen m i
daha ‘açık fikirlisin* yoksa ben m i, bir düşün!”
“Kanmam bu laflara” dedi Şirin altta kalm adan. “Önce bir
adet küçük kum aşla başlar h er şey; sonra on olur, sonra yüz,
derken m ilyonlar. B ir bakm ışsın başörtüsü cum huriyeti ol
m uş! A nnem babam , kardeşlerim İran’ı bu yüzden terk et
m ek zorunda kaldık; senin başörtün gönderdi bizi sürgüne!”
S a rf edilen her kelim eyle birlikte Peri’nin çehresi biraz da
ha soldu. K eşke kavga etm eselerdi böyle. B ir köşesi çizilm iş
tahta m asaya dikti gözlerini. Eşyaların da insanlar gibi yara
izleri vardı.
“Sen ne düşünüyorsun Peri?” diye sordu Şirin aniden.
“E vet, sen söyle hangim iz haklıyız?” dedi Mona.
P eri huzursuzca kıpırdandı. B azı açılardan Şirin’in hak
lı old u ğ u n u s ö y le d i, b a z ı a çıla rd a n M on a’ n ın . M esela
Avrupa'nın bazı yerlerinde başörtülü genç b ir kadın gerçek
ten zorluk çekebilir, önyargılara m aruz kalabilirdi. Öte yan
dan kapak, içedönük ve çoğunluğun muhafazakâr Müslüman
olduğu b ir toplum da, azınlık m ensubu yahut farklı düşünü
yor olm ak son derece çetrefild i. İkisinde de sorun benzerdi | {
"page": 358,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
361
aslında: farklılıklara taham m ülsüzlük. “Ben galiba bir yerde
her kim azsa, azınlıksa, dardaysa, yan i her kim ‘öteki’ konu
mundaysa, ona meylediyorum hem en. Gönlüm o yana akıyor.
Sabit bir tarafım yok o yüzden. B aşörtülüler eziliyorsa onla
rı, m ini etek liler eziliyorsa on lan desteklem ek istiyoru m ...”
Böyle dem ek istedi ama diyem edi. N e kendim ifade edebildi,
ne arkadaşlannı ikna edebildi.
“B ir noktayı netleştirm ek istiyoru m ” dedi M ona, tekrar
Şirin’e dönerek. “A teistlerle hiçbir a lıp verem ediğim yok be
nim. E şcinsellerle de. Travestilerle de. H ayat onların hayatı.
Benim derdim Islamofobisi olanlarla. Eğer savaş çığırtkanı bir
neocon gibi konuşacaksan, ben bu evden taşm ayım , daha iyi.”
“N eocon mu? Hah! Ben mi?” Şirin kadehini öyle sertçe vur
du ki masaya, içkisi döküldü. “G itm ek m i istiyorsun? Pekâlâ!
Am a kolaycılığa kaçm ak olur bunun adı. İkim iz de diğerinin
ne söylediğini dinlem eye, anlam aya çalışm alıyız.”
“Katılıyorum ” dedi Mona.
“H arika, anlaştık işte” dedi Şirin. “Beraber kafa kafaya ve
rip M üslüman Kadınlar M anifestosu kalem e alacağız. MKM,
hoş bir logo olur. Canımızı sıkan ne varsa hepsini koyarız içi
ne. Fanatizm. Seksizm. Dar kafalılık. H om ofobi.”
“Islam ofobi” dedi Mona.
“A rtık yem ek hazırlam aya başlayalım m ı? M idem kazını
yor” dedi Peri.
G üldüler ağız dolusu. Bir an, neredeyse fırtın a geçm iş gi
biydi. Dışarıda da yağmur hafiflem işti; akşamın laciverdi kap
ladı üzerlerini; ay, sedefli bir m uska gibi asılıydı göğün bağ
rında. Tham es N ehri, Port Ç ayın’nın karşı tarafında, derin
anaforlarla akıyor, karanlığın içinde güm üşi yollar açıyordu.
“Ne var biliyor musun?” dedi M ona için i çekerek; anlam ası
uzun zam an alm ış bir şeyi ifşa edecek gibiydi. “Yeıyüzünde-
ki en mükemmel dinin içinde doğm uşsun, rehberin peygam
berlerin en âlâsı, ama bunlara şükredip daha iyi bir insan ol | {
"page": 359,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
362
m aya çabalayacağına ha bire şikâyet ediyorsun. Devam lı bir
reddiye içindesin.”
Şirin lafa daldı. “Tabii k i yan lış, köhne bulduğum her şeyi
reddederim . Başka türlü n asıl ilerler M üslüman toplum lar?
Hem peygam ber dem işken, sana sormak istediğim ...”
“Sakın o konuya girm e” d ed i M ona. “B eni didikleyebilir
sin. Sakıncası yok. Am a peygam berim hakkında doğru dü
rüst h içbir şey bilm eyen insanların kalkıp onu eleştirm esine
izin verem em . İslam dünyasında birçok şeyi sorgula, kabu
lüm , ama onu ve o dönem in güzel insanlarını bu tartışm ala
rın dışında bırak.”
Şirin bıkkınlıkla ofladı. D a h a ne diyeceğim i bilm eden sus
turdun beni! Ya anlam ıyor m usun? Biz konuşm azsak, başka
ları bu sefer hakkım ızda ileri geri koüuşuyor. Müslüman top-
lum lann kendi içinden ilerici, yenilikçi yorum lar çıksa daha
iyi değil m i? Ama birisi farklı b ir ses etti m i anında susturu
lu yor işte. N eden bazı konular tabu? N için eleştirel düşün
ceden Bakmıyoruz? H ele üniversite topraklarında! Özgür dü
şünce istem iyor musun?”
“Esas sen anlam ıyorsun! Senin ‘eleştirel düşünce’ zannet
tiğin şey, önyargılarla beslenen b ir hezeyan!" dedi M ona; ilk
kez sesi titriyordu. “Çünkü aşağı yukarı ne diyeceğini b ili
yorum ve tem iz bir gözle bakm adığım da biliyorum . Yedinci
yüzyılı tutup da yirm i birin ci yüzyılın gözlüğünden bakarak
yargılayam azsın”
“E ğer yedinci yüzyıl yirm i birin ci yüzyıla hükmetmeye ça
lışıyorsa yargılarım .”
“K eşke kendinle gurur duyabilseydin” dedi M ona. “G eldi
ğin kültürle, ait olduğu dinle iftih ar edebilseydin keşke!”
“Ahh” dedi Şirin, sanki cam yanm ış gibi. “İnsanlar ne de
meye dini ya da etnik kökenleriyle gurur duyarlar ki! Ne fark
eder, Am erikalı, Arap ya da R u s... H ıristiyan, Yahudi ya da
Müslüman? Seçim inde zerre kadar payım olmayan bir şey ne | {
"page": 360,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
363
den gurur kaynağım olsun ki? Budist bir aileye doğmuş olsay
dım Budist, Rus Ortodoks bir annenin kızı olsaydım Rus Orto
doks olacaktım işte. Ben m i yaptım bu tercihi? Boyum 1,75 di
ye gurur duyuyorum demek gibi bir şey bu. Ya da kem erli bur
num var diye kendimi tebrik etmek gibi. Genetik piyango!”
"A teist olm aktan bayağı hoşnutsun ama” dedi Mona.
"Eskiden m ilitan ateisttim ... P rofesör A zur sağ olsun beni
değiştirdi, yum uşattı, artık öyle değilim ” dedi Şirin teatral bir
havayla. “Am a ateizm üzerinde çok çalıştığım bir şeydi, onu
da söyleyeyim . Aklım ı, yüreğim i, cesaretim i yatırdım ben bu
na. Kendim i cahil kitlelerden ayırdım ! Durup dururken kuca
ğım da bulmadım yani. Yolculuğumla gurur duyuyorum.”
M ona durm adı. "Kültürünü hor görüyorsun işte. Keza beni
de. Senin gözünde ‘geri kafalı’ ya da *beyni yıkanm ış’ biriyim .
M azlum um . H albuki senin aksine, K uran’ı okuyup çalıştım .
Ö ğrenip araştırdım . Aylarca, senelerce em ek verdim . K utsal
kitabım ı son derece belagatli, bilge, barışçıl buldum . Dünya
nın en şiirsel üslubunu onda keşfettim . Rahman ve rahim be
nim Rabbim. Senin umurunda m ı? Seninle aynı eve taşınm a
ya neden razı oldum , hiç bilm iyorum !”
"Daha ilk günden pişman oldun yani?” dedi Şirin.
"Aynen öyle!” Ardından Mona ayaklarım vura vura m erdi
venlerden yukarı çıktı. Yer döşem eleri isyan etti kırgınlığının
ağırlığı altında.
Sinirlenen Şirin aniden boş kadehini kaldırdığı gibi duva
ra savurdu. l\ızla buz oldu cam.
Peri hem en ayağa fırladı tem izlem ek için.
“Sakın kıpırdam a” dedi Şirin. “Ben yaptım bu naneyi. Ben
tem izlerim .”
"P ek i...” dedi Peri. H albuki Şirin’in yalnızca büyük parça
la n toplayacağım , geride kalan küçük kıym ıklan n döşem e
lerin arasına gireceğim , b ir gün h iç beklem edikleri bir anda
ayaklarım keseceğini biliyordu. "Ben odam a gidiyorum .” | {
"page": 361,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
364
Şirin içini çekti, “iy i geceler Farecik.”
Peri ağır adım larla yürüdü am a fazla uzaklaşm adı, gözle
ri arkadaşm daydı.
Yalnız kaldığını zanneden Ş irin ’in dudakları sessizce k ı
pırdadı. “K olay olm ayacak dem işti, uyarm ıştı beni” diye ho
m urdandı kendi kendine.
“Kim uyarmışta seni?” diye atıldı Peri hemen.
Şirin başım kaldırdı, gözkapaklannı kırpıştırdı. “H iç” de
di. Ses tonunda daha önce olm ayan b ir sivrilik vardı. “Ya,
sonra konuşalım , tam am m ı? Şim di b ir banyoya ih tiyacım
var. Çok uzun bir gün oldu.”
Odasına gitm ekten vazgeçen ve mutfakta yalnız kalan Peri
bir kadeh daha şarap koydu kendisine. B ir sırra m ı denk gel
m işti yoksa kazara? Şirin’in ağzından kaçırdığı cüm le aklının
kancalarına takılm ıştı. Şirin’in beraber eve çıkm a hevesinin
arkasında bir m anipülatör olduğundan şüpheleniyordu: Azur!
H atırladı. Profesörün eski kitaplarından birinde, araların
da sert anlaşm azlıklar olan ve karşılıklı birbirlerini suçlayan
insanların kapalı bir alanda baş başa bırakılm ası ve birbirle
rinin gözünün içine bakm alarının sağlanm ası üzerine tu h a f
bir fik re rastlam ıştı. M esela, ırk çı beyaz b ir mahkûm , diye
lim hırsızlıktan içeri giren, zor şartlarda büyümüş Siyahi bir
mahkûmla aynı hücreye konm alıydı. Yeşim m adenleri patro
nu, b ir çevreciyle aynı m ekânı paylaşm alıydı. Ya da şan o l
sun diye hayvanlan avlayan b iri, soyu tükenm ekte olan hay
van lan korum aya kendini adam ış bir eylem ciyle aynı odada
kalm alıydı. P eri düşündü k i b ir oyunun içindeydi; uzaktaki
bir beynin kontrolü altında, farkında olm aksızın kendisine
biçilen rolü oynuyordu.
Y ılgın lık içinde yu k an ya çık tı usulca. M ona’nın odasının
kapısı kapalıydı. Koridorun sonundaki banyodan akan suyun
sesi geliyordu. Şirin tanıdık b ir ezgi m ırıldanıyordu küvette.
P eri parm aklarının ucuna basarak Şirin’in odasına girdi. | {
"page": 362,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
365
Her ta ra f açılm ayı bekleyen karton kutularla kaplıydı. B es
belli daha pek yerleşem em işti Şirin. Ibm bellik etm işti. K utu
lardan birinin üstünde koca harflerle KİTAPLAR yazıyordu.
Kimi ciltler rafa yerleştirilm işti. Anlaşılan, Şirin işten sıkılıp
yanda bırakm ıştı.
Peri kutunun içini kurcalam aya başladı. Aradığım bulm a
sı uzun sürm edi. P rofesör A zıırim yayın listesin deki bütün
k itaplar buradaydı; h er birin i tek tek bulup çıkardı. B irin i
alıp ilk sayfasını açtı. Tam tahmin ettiği gibi, im zalıydı.
Tatlı Şirin’e,
Ebedi sürgün, serseri mayın, inatçı ve isyancı,
Soru sormaktan da, yanıtların peşinden koşmaktan da kork
mayan Acem diyarından gelme cesur ve cevval kıza...
A Z. Azur
Peri, içinde kıskançlık sızısıyla kapattı kitabı. Arkadaşının
profesörü düzenli olarak ziyaret ettiğin i ve ikisinin gayet ya
kın olduğunu bilm iyor değildi, am a Şirin’in , sevdiği adamın
gözündeki değerini görm ek ağırına gitm işti. D iğer kitapları
da kontrol etti. Onlar da im zalıydı. En son baktığı eserde da
ha uzun bir ith a f vardı.
Adının anlamının aksine,
yırtıcı aslanın ve yakıcı güneşin memleketi Pers diyarının
narları gibi
ekşi-tatlı ve keskin olan biricik Şirin’e...
Küçümseme, dışlama kimseyi; hiç olmazsa anlamaya gayret
et;
Zira yalnızca Öteki’nin aynasında,
Görebilir insan Tann’yL
Sev, canım,
Gör, tam, anla ve sev üvey kız kardeşini...
A Z. Azur | {
"page": 363,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
366
Ne üvey kız kardeşi? Peri, Şirin’in öyle bir kardeşi olm adı
ğını biliyordu. Yoksa acaba bu, “öteki kadın” anlam ına gelen
bir m etafor muydu?
D erin b ir soluk a ld ı. K endini tuzağa düşm üş gibi h isset
ti birden. Ş irin , dini .ye d in d a rla n açıktan açığa küçüm ser
di. H er tü rlü tutuculuğa verip veriştirm ekle b irlik te, şüp
h esiz en fazla eleştird iğ i şey, a ilesin i İran’da ban n dırm a-
yan din algısıydı. Bu onda büyük bir iz bırakm ıştı. Ö zellik
le de başların ı kendi tercih leriyle kapatan genç M üslüm an
kadınlara alerjisi vardı. “M ollalar ve ahlak polisi bizi dışa-
n d an susturuyor. E rkekleri baştan çıkarm am ak için örtün
m eleri gerektiğine inanan kadın lar ise bizi içeriden sustu
ruyor* dem işti bir keresinde. Düşündükçe, Profesör Azur’un,
Şirin’i, “ö te k isiy le , “üvey kız kardeşiyle* -y a n i Mona ile - te
m as kurm aya zorladığına, onu bir tür “em pati laboratuvan-
na” yerleştirdiğine kanaat getirdi Peri.
B u k e ş if yeterin ce sa rsıcıyd ı. Ne var ki P eri’y i rah atsız
eden b ir konu daha vardı. K en din i ilk kez Ş irin ’in gözün
den görerek yutkundu. K ararsızlığı, tereddütleri, ürkekliği,
p a sifliğ i, evh am lan ... B u n lan n hepsi Ş irin gibi birin in bu
run kıvıracağı, tepeden bakacağı özelliklerdi. Evet, Şirin sa
dece M ona’y ı d eğil, P eri’y i de beğenm iyordu. Oxford*da üç
gen ç M üslüm an kadın: Günahkâr, İnanan ve Şaşkın. Bu tu
h a f sosyal deney için Ş irin le aynı mekânda bırakılan tek k i
şi M ona değildi. Şim di anlam ıştı Peri, kendisi de seçilm işti -
diğer üvey kız kardeş oydu.
K itabı yerine koyup kutuyu kapattı ve odadan çıktı. Yurt
odasının huzurlu sessizliğin i bırakıp, tüm konuşm alanm n
P rofesör A zu ı'a rapor edileceği bu eve geldiği için n asıl da
pişm andı. Kavanoz içinde hapsolm uş sinek gibi hissetti ken
dini. ilk bakışta sıcak ve güvenli olsa da, yeni evi, her hare
ketinin izlendiği camdan duvarlarla çevriliydi. | {
"page": 364,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Duvarları camdan ev
Orford, 2002
Üç kızdan her birinin evin fark lı b ir köşesini benim sedi
ği kısa sûrede ortaya çıktı. Şirin’in favori yeri banyoydu - bil
hassa ayaklı antika küvet. M um lar, banyo tozla n , krem ler,
yağlarla bir sefa tapınağına dönüştürdü orayı. Akşam ritüe-
li olarak küveti ağzına kadar sıcak suyla doldurup içine baş
döndürücü kokular katıyordu. Sonra da dergi okuyarak, mü
zik dinleyerek, tırnaklarım törpüleyerek, hayal kurarak bir
saat kadar kalıyordu içinde.
M ona’nm tercih ettiği yer m utfaktı. Erkenden kalkar, sa
bah namazını kaçırm azdı. A bdestini alır, büyükannesinin he
diyesi olan ipek seccadesini serer; hem kendisi hem başkala-
n için dua ederdi - bûna, ilahi bir nişaneye ihtiyacı olduğuna
inandığı Şirin de dahildi. O nişanenin ne olacağının takdiri
ni Allah’a bırakm ıştı; en iyisini O bilirdi. Sonrasında aşağıya,
m utfağa iner, herkese kahvaltı -k rep ler, om letler, ham ur iş
le r i- hazırlardı. M ahir ve ham arattı.
Peri’ye gelince, onun özel yeri, odasındaki sayvanlı karyo
laydı. Şirin’in verdiği, M ısır pamuğundan dokunmuş, tavşan
kürkü kadar yum uşak çarşaf takım ını da serince harika ol
m uştu. Burada ders çalışıyordu . G eceleri yatağına uzandı
ğında, rüzgârın dışarıdaki kızılağacın dallarını hışırdatışm a
ya da uzaktaki nehrin akışına kulak veriyordu. K arşı duvar
da gölgeler sessiz b ir ritim le sahnırdı. Ü lkelerin -g erçek ya
da h a y a li- haritalarını andıran şek iller görürdü orada; uğ | {
"page": 365,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
368
runa kaç bin lerce insanın öldürüldüğü, k »n üstüne kan dö
külen topraklar. Hayal gücünün hızından ve yoğunluğundan
yorgun düşer ve ertesi gün uyandığında h er şeyin aynı kala
cağı um uduyla uyuyakalırdı.
S a b a h la n , uykusuna düşkün Ş irin horu ldarken, erken
kalkan M ona nam azım kılarken, Peri de koşuya çıkardı. Be
den ini hızlanm aya zorlarken b ir yandan A zu rtı düşünürdü.
Bu üç uyuşm az k ızı b ir araya getirirken tam olarak ne um
m uştu acaba? Bundan ne elde edecekti? Bu muammayı çöz
m eye uğraştıkça, daha çok içerliyor, kırgınlık safra gibi yük
seliyordu boğazında.
E vdeki husum etin çoğu m utfak m asası etrafında dönüyor
du, fırın d a pişen kurabiye k ok u lan arasında. B ir keresinde
Şirin, daha fazla çekem eyeceğini haykırarak çıkıp gitti ama
sonra akşam yem eğine geri geldi. B ir başka kez M ona yaptı
aynısını. Tartışm alar ekseriya T ann, din, inanç, politika hak
kındaydı. Bazen de oğlanlar ve seks üzerine. M ona evlene
ne kadar bakire kalm anın doğruluğuna inanıyor, aynı tavrı
m üstakbel kocasından da bekliyordu. Şirin ise bu fikirle top
tan dalga geçiyordu. Tekeşliliğe de inanm ıyordu. Taraflar öz
gür, yetişkin ve eşit olduğu m üddetçe isteyen istediğiyle ya
tardı. Önem li olan dürüstlüktü. Peri’ye gelince, o ne bekâret
dayatm asından hoşlandığı, ne de cinsellik konusunda rahat
olabildiği için, arada bir yerdeydi. H er zamanki gibi.
♦ ♦ *
B ir perşem be öğled en son ra eve dönen P eri, M ona ile
Şirin’i hiç konuşm adan televizyonda bir kaos sahnesini izler
ken buldu. Kam era, bağıran siren sesleri eşliğinde, savrula
rak sağa sola dönüyordu, yerlerde param parça olm uş cam lar
ve kan vardı. T eröristler Tunus’taki b ir sinagoga saldırm ış
lardı. Patlayıcı dolu bir kamyon binanın tam önünde patlatıl
m ış, on dokuz kişi Ölmüştü. | {
"page": 366,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
369
Mona dudaklarını ısırarak, “Allahım , ne olur kendine M üs
lüm an diyen birileri olm asın bu korkunç şeyi yapanlar” dedi.
Yüzü bem beyazdı.
“Boş yere nefesini harcama 9 diye hom urdandı Şirin.
M ona buz gib i b ir bakış attı. Yeniden konuşm aya başladı
ğında sesindeki yum uşaklık kaybolm uştu. “Beni ü ye m i a lı
yorsun sen ? 9
“Seni değil, ettiğin duayı m antıksız buluyorum 9 diye karşı
lık verdi Şirin. “O lay olm uş bitm iş, üzerinden saatler geçm iş,
geri çevirebilir m isin ? 9
“Uğraşma benim le 9 dedi M ona.
Şirin om uzlarım silkü. “Gene birileri Tann’nın ism ini kul
lanarak cana kıydı. Tbphıca ayaklanm am ız gerek! M üslüman
coğrafyada doğan kadınlar, bağnazlığa karşı bir reform hare
keti başlatm alıyız! Ne reform u, devrim olm ak! Din insanlığa
büyük zarar veriyor .9
“N asıl böyle genellersin? Bana da huzur veriyor ! 9
“T ann algısın ı kendi çık artan için kullanan insan kadar
tehlikelisi yok bu dünyada 9 dedi Şirin.
“B irkaç teröristin yaptığı vah şiliği bütün dindarlara m al
edem ezsin ki. Benim için din demek ban ş ve selam et dem ek ! 9
“Benim içinse savaş ve husum et ! 9
Mona’yla Şirin’in o geceki kavgası her zamankinden de ha
raretliydi. Giderek seslerini artırarak bağırdılar birbirlerine.
P eri ise yem ek yem eden odasına çek ild i, kendini yatağa
attı ve aşağıda devam eden b a ğın ş çağırışı duym am ak için
kulaklarım kapattı.
“Yatın sabah 9 diye düşündü, “kendileri de utanacak birbir
lerine söyledikleri laflardan .9 En azından öyle umuyordu.
Ne var ki, büyük ihtim alle hatırlam ayacaklardı bile. Şirin
de unutacaktı, M ona da. B ir tek P eri hatırlayacaktı. H er bir
kelim eyi ve h er b ir itham ı ve her b ir je s ü hafızasına kayde
den o olacaktı yalnızca. Çocukluğundan beri arşivciydi, ko- | {
"page": 367,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
370
leksiyoncuydu; hüzünlü anıların, kapanmayan yaraların bel-
geçişiydi. B iriktirdikleri, yüreğinde ağırlık yapsa da.
Ç ocukken b ir keresinde evlerin in önünde, yol kenarında
araba çarpm ış b ir kirpi ölüsü bulm uştu. Annesi, hastalık fi
lan bulaşm asın diye, ayağıyla itelem işti hayvanın cansız be
denini. Oysa Peri cenaze töreni düzenlem ek istem işti talihsiz
kirpiye, o da “cennete” gitsin diye. Kaşlarını kaldırm ıştı Sel
ma. Cennet sınırlı, ayrıcalıklı b ir diyardı, ancak seçilm işlerin
alınacağı. H ayvanların oraya gidem eyeceğini anlatmışta.
“Başka kim ler gidem ez peki anne?” diye sormuştu Peri.
“Günahkârlar, dinim ize m ensup olm ayanlar... Allah’ın ver
diği cana kıyarak intihar edenler.”
O akşam Peri dayanam ayıp gizlice d ışa n süzülm üştü; el
leriyle çukur kazıp kirpiyi göm m üş, dili döndüğünce dua et
m işti. Ç ıplak parm aklarıyla dokununca hayvanın ölüsüne,
ürperm işti; sanki ondan bir şey geçm işti bedenine, benliğine.
Gene de devam etm işti cenaze törenine. Böyleydi işte oldum
olası, cennete gidem eyenler de arka kapıdan cennete alınsın
isteyen duygusal b ir kız... | {
"page": 368,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Piyon
Oxford, 2002
P eri, om zunda k itap dolu ça n ta , elin d e öğ le yem eğin
den kalm a b ir salkım üzüm , b isik letin i sü rerek RadclifFe
M eydanından geçti. Bir saat önce M ona ile Bruno’yu bir ka-
fede görm üştü; karşılıklı nefretin gerginliği vardı çehrelerin
de. Azur, dönem in son ödevi için bu ik isin in takım olu ştu r
m asını istem iş, kütüphanede bir gece beraber sabahlam ala
rım şart koşm uştu. İkisinin de hoşuna gitm em işti bu öneri.
D ini bütün, Islam perver M ona ile açık açık Islam ofobik
olan Bruno’yu eşleştirm işti P rofesör A zur! K afayı yem iş ol
m alıydı. Bu ik i öğrenci arasında em pati köprüsü kuracağı
nı sandıysa, beyhude. Olmamıştı. A rtık Peri gayet iyi biliyor
du ki A zuı'un sem inerlerinde hiçbir şey tesadüfi değildi. Her
şey ince ince planlanm ıştı. Her öğrenci, A zuru n zihninde oy
nadığı satranç tahtasında piyondu. Buna kendisinin de dahil
olduğunun farkındaydı Peri. Yanaklarına ateş basıyordu dü
şündükçe.
R ad d iffe binasının önünde, arkadaş grubuyla banka otur
m uş, h a n i h a n i konuşan Troy’u gördü. P eri’y i fark edince
ona doğru yürüdü oğlan.
“Selam Peri. H âlâ Azur için okum aya devam m ı?"
“Ya sen... onu gizlice gözetlem eye devam mı T
Dudağım a bükülüşünden anlaşılıyordu yanıtın ne olduğu.
“O adam ın saygın bir öğrenim kurum unda ders verem em esi
gerek. Lisansı iptal edilm eli! Öğrencilerini zerre kadar düşün- | {
"page": 369,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
372
madiğini inliyorsun, değil m i? H er şey kendi egosuyla ilgili-”
“Ö ğrenciler seviyor onu.”
“E vet, tabii. Ö zellikle kız öğrenciler... Şirin m esela. Arka
daşın.”
P eri ayakkabısının topuğunu sürttü toprağa. “N e olm uş
ona?”
“H adi ama ya, sanki bilm iyorm uşsun gibi.” Peri’nin yüzü
ne baktı. “İlla açıkça telaffuz etmem mi gerekiyor?”
“Neyi telaffuz etm ekten bahsediyorsun?”
“A n ladın m ı?” Troy’un g özleri ışıld a d ı. “A zu ı'u n onunla
ilişk isi var.”
P eri’nin yüreği hop etti. S esi k ısıktı. “Am a Ş irin eski öğ
rencisi onun...”
“E ski m eşki, ben anlam am . Bana sorarsan, kesin dersin i
alırken de yatıyordu onunla. Ödevlerim yatakta beraber oku
yorlardı herhalde. A ldığı yüksek notların s im buydu m uhte
m elen.”
P eri bak ışların ı k a çırd ı. O ğlanın sesinde b ir k ısk an çlık
h issetm işti, am a şu anda kendi duygularıyla o kadar h aşır
neşirdi k i, onunkilere dikkat edecek h ali yoktu. Sanki b ir el
boğazım sıkıyordu.
“Bazen A zurun okuldaki odasına gidiyor, kapıyı kapatıyor
lar. Gününe göre on ila yirm i dakika sürüyor işleri. D ışarıda
beklediğim için biliyorum .”
“Yeter artık, böyle konuşm a” dedi Peri. Şakakları zonklu-
yordu.
“K usura bakm a seni şoke ettim !” dedi TVoy alaycı. “Am a
bilm ende fayda var, h erif b ir a v a . Genç zihinler, genç beden
ler peşinde.”
“Gitm em lazım ” dedi P eri; sesi bir fisıltı gibi çıkıyordu ar
tık.
♦ ♦ * | {
"page": 370,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
373
Aynı akşam , P eri, Ş irin’i m utfakta yaln ız yakaladı. Fon
da m üzik, bir yandan dans edip, bir yanda ton balığı salata
sı için dom ates dilim liyordu. Ruh hali gibi inip çıkan kilosu
na dikkat etm eye çalışıyordu Şirin. Yalnızdılar. M ona, şehir
dışından ziyarete gelen akrabalarıyla yem eğe çıkm ıştı ve geç
gelecekti.
“Sana bir şey sormam gerek” dedi Peri.
“Olur tabii, sor.”
“A zuı'un planı m ıydı üçüm üzün aynı evi paylaşm ası? A r
kadaşlığım ız yalan m ıydı aslında, onun zorlam ası m ıydı, ta
başından beri?”
Şirin tek kaşını kaldırdı. “Nereden çıkardın bunu?”
“Lütfen yalan söylem e... daha fazla” dedi Peri. “Bu bir de
ney onun için , değil m i? Azur'un sosyal laboratu van . F arklı
fikirlerden öğrencileri bir araya getir, biraz kapışsınlar, son
ra bakalım em pati çıkacak mı! Kobay m ıyız biz?”
“Vay canına, ne biçim kom plo teorisi bu.” Şirin dom atesle
ri marul kasesine atıp birkaç da zeytin ekledi. “Profesörle ne
derdin var senin?”
“Öğrencilerinin hayatlanna burnunu sokm asından hoşlan
m ıyorum.”
“Hah!” dedi Şirin. “Başka nasıl öğretebilir ki? Tarih boyun
ca âlim ler öğrencilerini nasıl eğittiler sanıyorsun? U stalar ve
çırakları. Y ıllar süren sıkı çalışm a, disiplin. Bunların hepsini
unuttuk. A rtık üniversiteler kâr etm eye o kadar odaklanm ış
ki, harç parasını ödeyebilen öğrencilere kraliyet ailesinden-
miş gibi davranılıyor.”
“Azur bizim ustam ız değil, biz de onun çırakları değiliz.”
“Am a ben öyleyim ” dedi Ş irin , sa la ta sın ı k arıştırırk en .
“Ben kendim i onun çırağı olarak görüyorum . Sonra kalfası
olmak isterim .”
Peri’nin sesi kesildi, ne yanıt vereceğini bilem edi.
“M ona’yla aram ızdaki tek ortak yan, A zuı'a olan saygım ız. | {
"page": 371,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
374
Sana ne oldu? H ocayı sevdiğim sanıyordum .”
Peri duygulan gözlerinden ok u n m a m diye bakışlarım ka
çırdı. İçi dışı bu kadar b ir olduğu için nefret ediyordu kendi
sinden. “Bizden çok fazla şey bekliyor gibi geliyor, taleplerini
karşılam ak ne mümkün?”
“H a, onu düş k ırık lığın a uğratm aktan korkuyorsun de
m ek” dedi Ş irin , bilm iş b ir gülüm sem eyle. Salata kâsesini
alarak odasına yOneldi. “ Uğratma o zaman!”
“D ur bir dakika” dedi F o l
K albi çarpıyordu. Onu rahatsız eden soruyu sorarsa olabi
leceklerden korkuyordu am a sorm ak zorundaydı. “O nunla...
ilişkin m i var?”
M erdivenlerin yan sın a gelm iş olan Şirin zınk diye durdu.
B ir elin i tırabzana koyarak aşağıya, arkadaşına baktı, gözle
ri birer ateş topuydu.
“E ğer bunu paranoyaklıktan soruyorsan senin sorunun,
benim değil. Yok, kıskandığın için soruyorsan, o da senin so
runun.”
“Ne paranoyağım , n e de kıskanç” dedi P eri; öfkesini kont
rol edem iyordu.
“Sahi m i?” B ir kahkaha a ttı Şirin. “ İran'da m am ani bana
bir atasözü öğretm işti. K en d isin i fa reye çeviren k işi, er y a da
geç kedilere yem olu r .”
“Ne demek istiyorsun?”
“Benim işim e kanşm a diyorum Farecik, yoksa seni çiğ çiğ
yerim , İnlesin!”
Şirin bunu dedikten sonra, Peri’y i m utfakta, kendisini kü
çücük ve önem siz hisseder halde bırakarak, ayaklarım yere
vura vura odasına çıktı.
U ğursuz b ir sessizlik çöktü tüm eve. A zur'dan nasıl nef
ret ediyordu P eri. K ibrinden. P ervasızlığın dan . En çok da
Ş irin le flört etm esinden. Ü stelik ona karşı hep kayıtsız kal
dığı halde. Ruhunun içinde n efret çarkı dönüyordu. Kendisi | {
"page": 372,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
de payını alıyordu bundan. Ne Şirin gibi cesur ve özgüvenliy
di, ne M ona gibi inançlı ve dayanıklı. B ıkm ıştı kendisinden.
Peri olm anın ne kadar yorucu b ir şey olduğunu kim se bilm i
yordu ve kim se anlayam azdı da.
O gece sisin içindeki bebeği gördü. Yüzünün yan sım kap
layan m orum su renk tüm vücuduna yayılm ıştı. Bebek ona
bir şeyler anlattı fisır fısır. Ve bu sefer Peri ne dediğini an
ladı. Hüzün ve um utsuzluk o kadar derindi k i, göğsü sıkıştı.
E vet, belki de vakti gelm işti. G eç b ile kalm ıştı. Debelenm eyi
bırakm alıydı. Ayak uyduram ıyordu işte. B aşkalanna. H aya
ta. Tann’ya ayak uyduram ıyordu. Bıkm ıştı.
Keşke uyuyup bir başkası olarak uyanabilseydi. Ya da hiç
uyanm asaydı. Yol kenarında yatan k irp iy i h atırlad ı. Ne o
cennete gidebilm işti m uhtem elen, n e de Peri gidecekti - eğer
akim dan geçen şeyi yapm aya cü ret ederse bu akşam .375 | {
"page": 373,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Geçit
İstanbul, 2016
Şirin’i geri aramak için terasa çıkan Peri köşede birbirleri
ne sokulmuş iki kişi fark etti; y a n gölgedeydiler ama tanıma
mak im kânsızdı - işadam ıyla banka CEO’su. K am burlannı
çıkarm ış, başlarını eğm iş, gözlerini yere dikm iş halde, baya
ğı ciddi b ir m esele hakkında konuşuyor gibi görünüyorlardı.
“Peki ne yapacaksın?" diye sordu CEO.
“Daha karar verm edim " dedi işadam ı puro dumanını üfle
yerek. “Ama Allah şahidim , ödeteceğim bunu o orospu çocuk
larına. Görürler kim inle dans ettiklerini."
“Am an, yazılı b ir şey tutm adığından em in ol" dedi CEO.
“D elil bırakm a."
A dam lar kapım n yanında duran Peri’yi fark etm em işler
di. U sulca uzaklaştı Peri, duyduklanndan serseme dönmüş
tü. Çalışm a odasında gördüğü fotoğrafları düşündü; diktatör
lerle, mafya liderleriyle çekilm iş fotoğraflar... Ev sahibinin iş
ilişkileri şaibeliydi ve m uhtemelen yemekteki konukların bir
çoğu -k ocası d a h il- biliyorlardı bunu. Bilmeseler de seziyorlar
dı. Ama bu durum onunla ahbaplık kurmaya mâni olmuyordu.
İnsan hangi noktada suça ortak olurdu acaba? A k tif şekilde
içinde rol aldığında mı, yoksa pasifçe bilmezden geldiğinde mi?
M utfakla oturm a od asın ın arasında b ir d u van aynay
la kaplı b ir geçit vardı. O rada durdu P eri, o daracık alan
da; sanki birinin elinden kapm asından endişe ediyorm uş g i
bi sım sıkı tutuyordu telefonu. Ne zaman bir hizm etçi çarpma | {
"page": 374,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
377
kapıdan girip çıkacak olsa m utfağın için e b ir bakış atıyor
du - aşçı sarm ısak doğruyordu; bıçağa kesm e tahtası üzerin
de İspanyol dansı yaptırarak. Yorgun ve sin irli bir hali vardı
adam ın. H azırladığı onca leziz yem ekten sonra, şim di de iş
kem be çorbası yapm ası istenm işti.
P eri, aşçın ın yardım cısına fısır fıs ır b ir şeyler m ırıldan
dığım , yardım cının da kahkahalarla güldüğünü gördü. Ma
sada konuşulan h er şeyi dinleyip konuklarla alay ediyorlar
dı m uhtem elen. Kapı kapandı, m utfağın renkli dünyasından
a y n düştü. G eçitte tek başına kalın ca tam dık b ir tedirgin
lik çöktü üzerine. İnsanın uzun zam andır erteled iği b ir işe
kalkışm ası, buz gibi bir denize atlam aya benziyordu. B ir sa
n iyelik tereddü t bütün cesaretin i k ıra b ilird i. H ızla tuşladı
Şirin’in num arasını. Çalar çalm az açıldı telefim .
“M erhaba Şirin. Ben Peri.”
Sertçe b ir soluk alış. “Biliyorum .”
Sesi h iç değişm em işti - aynı ca n lı, e n e ıji ve özgüven do
lu ton.
“Çok zaman oldu konuşm ayalı” dedi Peri.
“Ya evet. M esajım duyunca kulaklarım a inanam adım ” de
di Ş irin . “N e tu h af, aslında bu anın p rovasın ı yapm ıştım .
E ğer b ir daha ararsan ne söyleyeceğim i planlam ıştım ama
şim di...”
“Ne diyecektin?” diye sordu P eri, telefon u bir kulağından
diğerine geçirerek.
“İnan bilm ek istem ezsin, boş ver” dedi Şirin. “Daha önce
neden aram adın?”
“İlk başlarda denedim ya, karşılıksız bıraktın telefonları
mı. Sonra ben de bıraktım ucunu. Bana hâlâ kızgm sındır di
ye endişelendim .”
“K ızgındım tabii” dedi Şirin. “H âlâ anlayam ıyorum neden
yaptın. Özür bile dilem edin adamdan.”
“B ir anlaşm a yapm ıştık” dedi P eri. H eceler ağzında dağı | {
"page": 375,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
lıyordu, lim e lim e. Zorlanıyordu konuşmakta. ‘“ Ne olursa ol
sun benden asla özür dilem e’ dem işti.”
“H adi oradan.”
Yutkundu Peri. “Çok gençtim .”
“Kıskanıyordun bizi!”
Peri başını salladı. “D oğru... kıskanıyordum .”
M utfak kapısı açıldı; b ir hizm etçi, dumanı tüten kâselerle
dolu büyükçe b ir tepsi taşıyarak çıktı. Keskin b ir sarm ısak-
sirke kokusu kapladı ortalığı.
“N eredesin şu anda?” diye sordu Şirin.
“D eniz kenarında, lü ks b ir m alikânede, fiyakalı b ir par
tid e. Akvaryum lar, tasarım cı elinden çıkm ış çantalar, pu ro
lar... Görsen nefret ederdin...”
B ir kahkaha attı Şirin.
“O kadar acayip b ir gün geçirdim ki” dedi P eri. B ir kere
konuşm aya başlayınca sözcükler kendiliğinden akmaya baş
la m ıştı. “ Çantam ı kaptırdım . H ırsızı öldürecektim az da
h a.” Adam ın, kendisine tecavüze yeltendiğinden bahsetm e
di. Benzer bir şey Şirin’in başına gelm iş olsa çekinmeden an
latırdı. “Tecavüzcülerin utanm ası gerekir” derdi. “Ne demeye
biz utanalım ?” Ne kadar farklıydılar birbirlerinden Şirin ile
Peri; aradan geçen zamana rağm en hâlâ farklıydılar. “Cüzda
nımda sakladığım fotoğrafım ızı buldu.”
“N e? Yanında fotoğrafım ızı m ı taşıyorsun?” diye sordu Ş i
rin. “H angisini?”
“Kütüphanenin önünde, kışın hani, hatırladın mı?” Şirin’in
bir şey dem esini beklem edi. “Sen, Mona ve ben... P rofesör
Azur. Amm a üşüm üştük fo to ğ ra f çektireceğiz diye.” B ir an
sustu. “O zford’ı geride bıraktığım dan emindim, ama kendim i
kandırm ışım bunca sene. İnsan gençliğinde yanm kalan b ir
hikâye yaşıyorsa, unutamıyor kolay kolay.”
“N asıl da çalışkandın halbuki. Aram ızdaki en iyi öğrenci
şendin. Akademiyi bırakm ana inanamadım.” | {
"page": 376,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
379
"Ç ok değiştim 9 dedi P eri. "B aşka şeyler ön celik kazandı
hayatım da: annelik, evlilik ... hayır kuram larında m ütevel
li heyetindeyim . Annem , ‘K ocalar d ışişleri bakanı, ev dışın
da ça lışır; hanım lar içişleri bakanı, ev için d e ç a lış ıl' derdi.
N efret ederdim böyle geri kafalı laflar etm esinden. Ama şim
di bakıyordum da galiba ben de içişleri bakam oldum . İşin
tuhafı, şikâyetçi sayılm am . A lıştım , hoşum a gidiyor - çoğun
lukla. Bazen de çığlık atasım geliyor, o başka.9
Şirin, "Bana bak, içtin m i sen biraz?9 diye sordu.
"Evet. Haddinden fazla içm iş olabilirim .9
H ışırdayan ya p ra k lan andıran, alçacık b ir k ık ırtı geld i
ahizeden. D erken Ş irin b ir yorum yaptı am a P eri duyam a
dı. Zira tam o esnada, cin ve nazar araştırm alarım tamamla
m ış, salona geri dönen medyum ile ev sahibesi kol kola önün
den g eçti. A dam , dudağında "K im inle konuştuğunu b iliyo
rum9 der gibi b ir seğirm eyle, dönüp Peri’ye baktı. Göz kırptı.
"İkizlerin nasıl?9 diye sordu Şirin.
"İkizlerim olduğunu nereden biliyorsun?9
"D uydum .9 K aynağının kim olduğunu tahm in etm ek zor
d eğild i. Ş irin d e, P eri de M ona’y la düzenli aralık larla ko
nu şu yor, h a b erleşiy orla rd ı. A m erika’ya dönm üştü M ona.
W ashington’da b ir araştırm a enstitüsünde çalışıyordu. M ut
lu bir evliliği ve dört çocuğu vardı.
"Büyüyorlar. Kızım bana soğuk savaş açtı. Şim dilik o ka
zanıyor.9
H alden anlarcasına iç çekti Şirin. Ne kadar da iyi davranı
yordu; Peri’nin beklediğinden çok daha iyi. B ir tuhaflık vardı.
"Senin hayatin nasıl?9 diye sordu Peri. O da bir şeyler duy
m uştu. Şirin’in , insan bak lan avukatı olan ve epeydir birlik
te olduğu erkek arkadaşıyla defalarca ayn h p , defalarca ba
rıştığım biliyordu.
“İy i... aslına bakarsan ham ileyim . Doğum m ayısta.9
Dem ek buydu. Horm onlar. Şirin, anne olm ak üzereydi. O | {
"page": 377,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
380
yüzden daha yum uşak, daha şefkatli, daha duygusaldı şu an.
Yeni b ir yaşam ı karşılam aya hazırlanırken eski kin leri gü t
m ek zordu.
“G erçekten m i? Tebrikler, harika bir haber* dedi Peri. “Se
nin adına çok sevindim . K ız m ı oğlan mı?”
“O ğlan *
“A klında b ir isim var mı?* diye sorm asıyla yanıtın ne ola
cağım kestirm esi bir oldu. Yutkundu.
“H erhalde tahm in edebiliyorsun... Azur'dan güzel isim m i
var?* dedi Şirin. K ısacık b ir sessizlik. “Senden o kadar nefret
ettim k i, galiba tükendim .*
“B iliyorum * dedi P eri. “Ü zgünüm . Ya o?.. O da m ı n efret
ediyor benden?*
Ü stünden n eredeyse on d ört y ıl geçm işti. B unca zam an
profesörün sesin i duym am ıştı. Bazen varlığından b ile şüphe
ediyordu. Belki de her şey bir hayalden ibaretti.
“A ra, kendin sor. Evdedir şim di Azur. Kalemin var mı?”
Bunu beklem eyen Peri şaşkın etrafına bakındı. “B ir sani-
------ 99ye.
Telefon kulağında, m utfağın kapışım iterek a çtı, ban dajlı
eliyle yazı yazm a hareketi yap tı havada. A şçı, göğüs cebin
den b ir dolm akalem çıkarıp u zattı, b ir de buzdolabının üs
tündeki not defterinden kopardığı sayfayı.
Ttekrar yerine döndü Peri. “E vet, dinliyorum .*
Şirin, iki kez tekrarladı num arayı. “Ara muhakkak!*
Tam o sırada alt kattaki kapının zili çınladı yalıda. B ir h iz
m etçi kapıya bakm ak için fırla d ı m utfaktan. Avucunun için
de yiyecek b ir şey saklıyordu. K adıncağız m uhtem elen acık
m ıştı, arada atıştırıyordu. Peri m erak etti; çalışan lar, hazır
layıp sundukları lezzetlerden h iç tadabilm işler m iydi? Yoksa
bunca saat aç susuz mu çalışm ışlardı?
Güm diye b ir ses duyuldu — h ızla açılan kapının arkadaki
duvara çarpm a sesi! A rt arda gürültüler duyuldu: susturul- | {
"page": 378,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
381
maya çalışılan b ir kadın çığlığı; aceleci, sert ve hoyrat ayak
sesleri.
“Özledim seni" dedi Peri telefona.
“Ben de seni özledim ..."
Peri’nin yüreği sızladı. Son tahlilde buydu işte Azur'un ba
şarmak istediği. Aralarındaki tüm farklılıklara rağmen ruh-
daş olm aları! Şirin, Mona ve Peri. Dinsiz, inançlı ve m ütered
dit. Ortadoğu kültürlerinden çıkan ve birbirlerini anlayam a
yan küskün kız kardeşler. Havvanın üç kızı.
Tam o anda oturm a odasının karşı tarafında bir itiş kakış
yaşandı. Y üzleri m askeli iki adam, ellerinde silahlarla içeri
daldı. Bir tanesi avazı çıktığı kadar bağırdı: “Herkes ayağa
kalksın!”
“Ne oluyor yahu?" diye sordu işkadım .
“Kes sesini! Ne diyorsam onu yap, hem en!"
“Benim le böyle konuşam azsın!" H âlâ terasta olan kocası
nı arayarak etrafa bakınırken boğuk bir ses çıktı kadından.
“B ir tane daha abuk la f söylersen gebertirim seni kadın!”
dedi adam.
Bulunduğu koridorda donakaldı Peri. Hayatında ikinci kez
bu kadar yakından silah görüyordu. A bisi Umut’unkinin ak
sine, bunlar büyük, koyu yeşildi.
“Peri, iyi m isin?" diye sordu Şirin. “Orada m ısın?"
Yanıt verem edi. Tek kelim e edem edi. D uvarın arkasına
saklandı. Yavaşça, Boğaz’dan yükselen sis kadar sessizce, te
lefonu kapattı. | {
"page": 379,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Bir bardak şeri
Oxford, 2002
R ektörün resm i dairesi on beşinci yüzyıldan kalm a ön b i
nanın tam am ını kaplıyordu . A zur, oym alı, kuzguni kapıya
yürüyüp, zile bastı. Birkaç saniye sonra b ir uşak belirdi. Kı
dem li, yaşlıca, kadidi çıkm ış b ir adam . A zur'u giriş holüne
buyur etti. “Bu taraftan lütfen profesör..."
M eşe m erdivenden yukarıya çıkarıp, ahşap panelli k ori
dordan geçti Azur.
* * *
Bu arada çalışm a odasında, onu bekliyordu rektör. Ne za
m an istem ediği b ir görüşm e yapm aya m ecbur kalsa -şim d i
olduğu gibi— sinirlerini yatıştırm ak için belgelerini düzenler-
• f _
di. Ö nem li dosyalar fild işi rafa, orta derece m ühim olanlar
kahverengi rafa, geri kalanlar da turuncu rafa. Zor bir ko
nuşma vardı önünde, zihnini toparlam alıydı. Bu yüzden ken
din i m asasını toplam aya verm işti. N ot kâğıtları, tel zım ba,
güm üş saplı sed ef m ektup açacağı... H er biri tek tek sivriltil
m iş kurşunkalem leri keçi derisi, silindir kutuya yerleştirdi.
K apının sertçe çalınm asıyla sıçradı. “Buyurun."
Azur, üzerinde çividi kadife b ir ceketle girdi içeri. İçine bi
raz daha açık tonda, dik yakalı b ir kazak giym işti. S açlan ,
her zamanki gibi, darm adağındı.
“Günaydın Leo. Epey oldu görüşm eyeli."
“Azur, ne güzel seni görm ek" dedi rektör; sesi, kibar ve se- | {
"page": 380,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
383
vecen ama bir o kadar gergindi. “Epey oldu gerçekten. Ben de
tam çay içm ek üzereydim , bana katılm ak ister m isin? Ya da
saat kaç? Bir bardak çeri belki de, ha T
Azur, hocaların öğle öncesi şeri içm e alışkanlığını benim se
yenlerden değildi ama rektörü kırm adı. Doğrusu, onun da bir
içkiye ihtiyacı vardı. “Neden olm asın?"
Y aşlı uşak tek rar b elird i; çeh resi ketum luktan sertleş
m iş, sırtı yılların hizm etiyle bükülm üştü. T ıpkı duvarlarda
ki portreler ve cam önündeki oym alı sandalyeler gibi, o da bu
okulun dem irbaşlanndandı.
tki adam bir süre konuşm adılar. Onun yerin e, görevlin in
uîı kolunu sırtın a yapıştırarak, titreyen eliy le bardaklara
şeri koyuşunu seyrettiler. Gümüş sürahi, k ristal bardaklar,
tuzlu badem ler... her şey hazırdı.
“G eçenlerde The Tim es’a. verdiğin röp ortajı okudum , sü
perdi" dedi rektör, nihayet yalnız kaldıklarında.
“Sağ ol Leo. Beğenmene sevindim ."
“Sana ne büyük hayranlık duyduğum u b ilirsin " dedi rek
tör. “Kadromuzda olman bizim için bir şans. A nissa’yı da çok
severdim ."
“Teşekkür ederim Leo, am a beni buraya m üteveffa eşim
den söz etm ek için çağırm adığım düşünüyorum " dedi Azur.
“Canının sıkkın olduğunu anlayacak kadar uzun zam andır
tanıyorum seni. N edir m esele, söyle."
R ektör yapışkanlı not kâğıdı bloklarım çıkardı. A z evvel
renklerine göre düzenlem işti bunlan - sanlar, yeşiller, pem
beler. Başını kaldınp A zuı'a bakmadan m ırıldandı: “H akkın
da şikâyet aldık."
A zur rektörü inceledi - şakaklardan kırlaşm aya başlayan
saçlan n ı, kın şm ış alnını, ağzının seğirişin i. “N asıl şikâyet?
Benim le açık konuşabilirsin, biliyorsun."
“Tabii, elbette. Biz eski dostuz. N e zaman birileri sana sal-
dırsa, ki Tann biliyor ya kaç kere oldu... kâh görüşlerin, kâh | {
"page": 381,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
384
öğretm e ta rzın y ü z ü n d e n ... Y a n i sev ilen b ir h o casın , y a n
lış a n lam a, am a herkes tarafın d an sevilm ediğin ortad a; sen
de biliyorsu n d u r elb ette b u n u ... H ep destekledim sen i, b u n -* * *
ca zam an .”
“B iliyorum ” dedi A zu r sakin ce.
R ektör, not kâğıd ı blokların dan m inik bir kule ya p tı. “Se
nin birik im in e, dürüstlüğüne inandığım için hep yanında ol
dum . B ilim e, özgür düşünceye bağlılığın a saygı duydum .” B ir
iç çekiş. “B u kadar çok in san ın ayağına basm asan olm az m ıy
dı? N iye iy i geçinm iyorsun h erk esle?”
“H erk esle iy i geçinm ek için h ava gibi olm ak la zım ; ren k
s iz , v ü cu tsu z. B en im fik irle rim , değerlerim var. İn an d ığım
şeyler, sevm ediğim şeyler var.”
“E lbette a m a ...” Rektör dile getirm ese de ikisi de biliyordu.
A zu r zam an zam an öğrencileri zihnen sarsıyor, en u fak tem
b ellik lerin i gördüğü an o n la n azarlıyor, u tan d ın yord u . O n
lar da gözyaşları içinde geliyordu şikâyete. “Ö ğrencileri biraz
fazla zorlam ıyor m usun?”
“Zorlam ak gerek” dedi A zur. “B u rası kreş değil, ilkoku l de
ğ il. Ü n iversite. Büyüm e vak ti. Sonsuza dek pohpohlanıp ih ti
m am görem ezler, öğren cilerim izin yeni fikirler duym aya, çok
okum aya, dünyayı anlam aya ihtiyacı var. Fikren zorlam adan
bu nlar n a sıl olacak?”
“E v et, am a bu tam olarak görev tanım ın a dahil d eğil.”
“B ence öyle.”
“Senin işin onlara felsefe öğretm ek.”
“A ynen!”
“K itap ların içindeki felsefey i.”
“H ayatın içindeki felsefeyi.”
B ir iç çek iş dah a geld i rek törd en . “Sadece bu değil m ese
le ...” R ektör yap ışk an lı k âğıt k u lesin i devirdi. “B aşka b ir şey
daha var... önem li bir m evzu ”
“N ed ir o?” | {
"page": 382,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
3 85
“B ir kız öğrenci.”
K elim eler, dağılm ayı reddederek havada a sılı k ald ı.
“Ç ok yakın olduğunuzu söylüyorlar” dedi rektör.
“B u k im seyi ilgilen d irm ez, değil m i? K im seyi istism a r e t
m ediğim sürece.”
Rektör başım ik i yana salladı. “B u biraz tartışm alı bir sav.”
“Ş ir in le ilg ili d eğil m i bu? B ir kere benim öğrencim d eğil,
haberin olsu n . A rtık değil y a n i.”
“H ım m ... H ayır, bana gelen şik âyet dilekçesindeki isim bu
d eğil.”
A zu r, k aşların ı çatıp soran gözlerle b ak tı. “K im den bahse
diyorsun peki?”
“B ir T ürk öğrenci. Senin sın ıfın d a.” R ektör yorgun gözleri
ni kaldırd ı. “D ün gece intihara teşebbüs e tm iş.”
A zu ı'u n ben zi a ttı. “Peri m i? Tanrım ! İy i m i?”
“E v et, iy i... gençlik işte” dedi rektör. “A ş ın m iktarda P ara-
setam ol alm ış. N eyse k i karaciğeri d ayan ık lıym ış.”
“in an am ıyoru m , n asıl olur?” A zu r oturduğu yere iyice çök
tü , yüzünden tü m kan çekilm iş gibiydi.
“Söylenen o k i... senin yü zündenm iş. ilişk in iz varm ış. K ı
zı terk etm işsin .”
“N e ?” A zu r yum ruk yem iş gibi sersem led i. “O m u söyledi
bu n lan ?”
“Yok, pek sayılm az. K ızın konuşacak h ali yok şu anda” de
di rektör. “Ş u sa n a dava açan oğlan , Troy söylü yor... B asm a
konuşm akla teh d it e tti bizi. C am sık kın görünüyor, san a ka
fayı ta k m ış. Y azd ı ifadesi var elim de.”
“G örebilir m iyim ?”
“K ork arım h ayır. E tik kuruluna g itm esi gerekiyor. K uru
lun önüne çıkacaksın.”
“S en i tem in ederim k i Peri’yle aram da h içbir şey yok. A k
lım dan bile geçm edi böyle şey. Tek yapm an gereken kıza dos
doğru sorm ak; gerçeği söyleyecektir.” | {
"page": 383,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
386
"B a k A zu r, sen çok iyi b ir hocasın amn h er şeyden önce bu
ok u lu n b ir ü y e sisin . Ü n iv e rsite m izin a d ın ın k irlen m esin e
izin verem eyiz. Y ılla r içinde çok düşm an edindiğini sen de bi
liyorsu n .” R ektör şeridinden b ir yudum akh. “M edyayı tah ay
y ü l ed eb ilirsin ... A ç ku rtlar gibi saldıracaklar b u hikâyeye.”
“L a fi nereye getiriyorsun?”
“E e e ... b iraz ara verm eyi düşünebUhrsin b elk i diyorum . B ir
sü re d ers v e rm e se n ... Ş u m esele tavsayın caya kad ar. K u ru l
dosyayı in celesin , a raştırm asın ı b itirsin , hüküm v e rsin . K ız
ifad e verince düzelecek h er şey. O zam ana dek b u ... skanda
lin içyüzünü araştırm ak zorundayız.”
A z u r rek törü n yü zü n e b a k tı, sorgu layan g ö zle rle . S on ra
ayağa k alk tı. “L eo, beni uzun zam andır ta n ırsın ; a sla etik dı
şı harek et etm edim . E vet, Ş ir in le yakın laştım am a o dersim i
alırk en değil a sla . B enim öğrencim değil y a n i, aram ızd a hiç
b ir çık ar ilişk isi olm ad ı. B u n u n d ışın d a k im seyle ilişkim ol
m ad ı. Peri’ye elim i sürm edim .”
R ektör de ayağa k alk tı. “D in le b a k ...”
A zu r araya g ird i. “TVoy’un ifa d e si k a s ıtlı, a r t n iy e tli. N e
d em işti A n a is N in ? H adiseleri olduğu g ib i görm eyiz . K endi
m iz gib i görürüz.9
“T h n n aşkın a, A n a is N in bu koşu llar altın d a a lın tı yapaca
ğın son in san olm alı.”
“Peri’n in gerçeği söylem esini bekleyeceğim ” dedi A zu r. Ü z
gü n , durgundu. “Z avallı k ız, n e yapm ış öyle kendisine?”
Sonra da çıkıp g itti. A ğ ır am a k ararlı adım larla yürüyerek
b in ad an a y rıld ı. S ab ah tan b eri durm adan yağan yağm urun
altın d a şehrin içlerine doğru ilerled i. A yak izlerin i yık ad ı su
lar, dam la d a m la ... | {
"page": 384,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Yüreğinde Tann’dan geriye kalan boşluk
Oxford, 2002
John R adcliffe H a sta n esin in p sik iyatri servisinde b ir oda
da gözlerin i a çtı. B u raya n a sıl g etirild iğ in i bilm iyor» h içb ir
şey h atırlam ıyord u . U zu n m üddet nerede olduğunu a n la y a
m adı. R enkler alabild iğin e keskin» ad eta sald ırgan d ı; çarşaf
la sın beyazı fa zla p a rlak , y a ta k örtü sünün m avisi fa z la c ır t
la k , adeta fosforluydu. Pencerenin dışındaki gökyüzünün gri
s i, annesinin n azara karşı erittiği kurşun parçalarım h atırla
tıyordu. B enek benek renkler dönüyordu önünde: cevizi, m er-
can i, ergu van i, govezi, k â fim . B eyninin içinde m ırıltıla r du
yuyordu. H u zu rsu z olup, gözlerini yeniden k ap atm ayı dene
d i, b elk i sesler g id er d iye. A m a yan ta ra fta k i h a sta -a lt m ış
yaşlarında b ir k a d ın - konuşm aya pek hevesliydi.
“A m an n ih a y et! Sonunda uyandın ev lad ım ! S on su za dek
uyuyacaksın san d ım .”
İçinden geld iğ i g ib i, m anik b ir en erjiy le k on u şarak , k ırk
yıld ır evli olduğunu a n la ttı k ad ın ; bu süre içinde o kad ar çok
in tih ar teşebbüsünde bu lunup, h astan eye y a tm ıştı k i, bü tün
çalışan ları, a ilesi gib i tanıyordu artık . S esi şişen b ir balon gi
bi odayı dolduruyor, Peri’nin kulaklarının içindeki b a s m a ar
tırıyordu.
“Y azık pek de g en çsin . B an a b ak , ilk m i b u , yok sa ben im
gibi te k ra ra mısın?* diye sordu kadın.
C evap verm edi P eri. A ğzın d a berbat b ir k im yasal ta t var
d ı. B oğazım tem izlem ey e, sesin i b u lm aya ç a lıştı. B a şım ik i | {
"page": 385,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
388
yan a sa lla d ı; konuşam ıyordu. Ö nceki günün h a tıra la rı can
la n d ı; çarşafların içine göm ülerek yüzünü pencereye döndü.
N e korkunç bir şey yapm ıştı! C anına kıym aya kalkm ıştı. H a
y a t boyu bir tü rlü üstünden atam adığı o d eğersizlik h issin e
y en ik dü şm ü ştü . Z am an la seçim olm aktan çıkıp m ecburiye
te , h a tta lan ete dönüşen y a ln ız lık ... G öğsünün içindeki boş
lu k h issi o kadar derindi k i, yaln ızca T an n ’nın yokluğuyla k ı-
yaslan ab ilird i. E vet, belki de buydu m esele. T an n ’nın yoklu
ğunu içinde taşıyordu. Tevekkeli değil, ağır geliyordu.
B abasım düşününce bir dam la gözyaşı yuvarlandı yanağın
dan aşağı. Sen benim akıllı kızım sm . N alban toğu llan n ın m e
darı iftih a rı, para pul d en k leştirilerek O xford’la ra gönderi
len örnek evlat, başarı yerine başarısızlık , gurur yerine utanç
kaynağı olm uştu. İnsanın kendinden nefret etm esi kadar be
ter bir h is yoktur. A ğlam aya başladı Peri. Onun için endişele
nen diğer h a sta düğm eye b asarak hem şireyi çağırdı. B irkaç
dakika sonra, kokusu tadından da tuhaf, ebruli bir sıvı içirdi
ler ona. B aşım yastığına göm dü, gözkapaklan ağırlaştı.
O y a n h ezeyan h alin d e gözünün önüne gelen tek yüz s i
sin içindeki bebeğinkiydi. Ş im d i, tam ona ihtiyacı varken ne
redeydi acaba? G erçekten v a r m ıydı? Yani b ağım sız, k en di
ne a it b ir iradeye sah ip m iyd i? Yoksa h ayal ürünü m üydü?
P eri’nin su çlu lu k la dolup ta şa n zih n in in oynadığı b ir oyun
m uydu yalnızca?
A n a babasının büyürken ondan özenle sakladıkları, sadece
b ir kez M en su bu n y a n lışlık la ağzından kaçırdığı gerçeği öğ
renm esi yıllarım alm ıştı. * Siz ikiniz yen i doğduğunuzda böy
le yorulm uştum en son. Uykusuz gecelerde * E v e t, Selm a’nın
geç y a şta sü rpriz b ir şek ild e h am ile kald ığı doğruydu am a
b ir d eğil, ik i bebek dünyaya getirm işti. Peri ve Poyraz. G öz-
b eb ek lerin d e a ltu n i h a reler ta şıy a n b ir k ız, ru h u n d a sert
rüzgârlar esen bir oğlan.
D ört yaşm dalarken, dingin b ir öğleden sonra, Selm a ik i ço- | {
"page": 386,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
389
cuğu k ısa b ir sü re için kanepenin ü stü n d e b ırak arak m u tfa
ğ a g itm işti. E rik reçeli yapıyordu . P azard an bolca ald ık ları
m eyvelerin b ir k ısm ı sehpanın ü stü n d e, k âse için d eydi; geri
k alan ı m utfak tezgâhında, k ayn atılıp şek erlen ip kavanozlan-
m ayı bekliyordu. E flatu n b ir e n e ıji hâkim di ortalığa.
Çok geçm eden sık ılan P eri kanepeden h alıya indi. K âsedeki
eriklere uzanıp b ir tan e a ld ı, m erakla inceledikten sonra ısır
d ı. E k şi b u ld u ta d ın ı. F ik rin i d e ğ iştire re k erk ek k a rd eşi
ne u z a ttı, o d a k ab u l e tti bu a rm ağan ı. Sadece birkaç sa n i
ye sürdü h er şey, daha fa zla değil. Poyraz çiğnem eden yutm a
ya çalıştı koca b ir parçayı. N efes borusu tık an d ı. Peri kardeşi
ne yardım etm eye çalışm ak isted iyse de panikten donakaldı.
Ayaklarından yukarıya buz k esti adeta. K ıpırdayam adı.
S elm a n ih ayet m u tfak tan döndüğünde çok geçti artık , m i
nik oğlu b oğu lm u ştu ; y ü zü , onu öldüren m eyveyle ayn ı ren
gi a lm ıştı.
K ardeşinin san iye san iye ölüm üne ta n ık lık eden Peri şoka
g irm iş, zan gır zan gır titriyord u . H a fta la rc a , aylarca kon u ş
m ayacaktı.
“K a rd e şi b oğu lu rk en P eri ned en b a n a se sle n m e d i? N i
ye b en i çağırm ad ı?"' d iye b a ğ ırm ıştı S e lm a , cenazeden son
ra herkes evde toplan d ığın d a, etra fım saran konu kom şuya.
“Allahın b elası k ız! İkizinin ölüm ünü sey retti de k ılım kıpır
datm adır'
“D em e öyle, bacım ” d em işti k om şu lar. “A cın d an böyle ko
nuşuyorsun.”
A n n e k ızın arasındaki m esafe h iç k ap an m ayacak tı. D ört
yaşında b ir çocuk için ne kadar zo r ola b ilir ki yardım iste -
m ek? Bana seslenm iş olsayd ı , b ir çığ lık atsaydı, koşardım
m utfaktan, kurtarırdım Poyrazdı . P eri yü reğin in ta derin le
rin d e biliyord u k i an n esi on u ile le b e t ik izin in b aşın a gelen
lerd en soru m lu tu ta c a k tı. Z a te n o d a k en d in i su çlu yord u .
U tan ç, pişm an lık, keder, değersizlik h issi hiçbir zam an ya k a - | {
"page": 387,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
390
şu u bırak m ayacak tı. K aç kez ölm eyi dü şü n m ü ştü . K endine
son lar biçm işti.
Poyraz’ın vefatından sonra M en su r tam an lam ıyla içm eye
b a şla m ış, Selm a tarik at şeyh lerin e gidecek kad ar din d arlaş-
m ıştı. A yn ı trajed i ik isin i z ıt yön lere savurm uş tu . K an k oca-
rnn y ıld ızı b ir daha a sla b a n şm a ya ca k tı. B u yü zd en , işte bu
yü zden P eri, anne babasın ın d a ğılan evliliğin den de kendini
sorum lu tutuyordu içten içe. H e r şeyi o bozm uştu.
H issiz lik . Peri’n in tek d ileği buydu. H atırlam am ayı başa*
rab ilseyd i keşke. O ysa ne k ad ar u ğ ra şırsa u ğ ra şsın , geçm iş
k atre katre sızıyordu çatlak lard an . O öğleden sonranın hatı
ra sı, ik iz kardeşinin h ayaleti, sisle r içinde ona eşlik ediyordu
nereye gidersen gitsin .
* * *
E rtesi sabah, b ir terap ist P eri’y i yatağında ziyaret e tti. Ba
k ışla rı şe fk a tli, genç b ir u zm an d ı. H e r cüm leden sonra “N e
d ersin ? A k lın a y a ttı m ı?” diye sorm ak gibi bir huyu vardı. Te
ra p ist ona yaln ız olm adığım söyled i. B eraber çalışacak lard ı.
Y en i b ir P eri yaratacak tı ken din den . K en d i ruhunun m im a
rı olacaktı. Tfedavi görünce in tih a r eğilim i belki tam am en or
tad an kalkm ayacaktı am a bu eğilim le n asıl baş edeceğini öğ
renm iş olacaktı. F ırtınadan bahseder gibi bahsediyordu in ti
h ar teşebbüsünden, ö n ü n e geçem ezdin am a elin d e şem siyen
v a rsa , ıslanm am ayı başarabilirdin pekâlâ.
“B ir şey daha var” dedi te ra p ist. “K en d in i h a zır h isse tti
ğ in d e -z o r la m a y o k - A z u r ism in d e b ir h oca h ak k ın d a sa
na birkaç soru soracaklar, ö ğ re n c ile re zorb alık ettiğ in e, se
n i üzdüğüne d air ith a m la r var. Ü n iv ersite konuyu a ra ştırı
yor, hem sen in hem h erk esin iy iliğ i için . H a zır old u ğu n da,
hiç a ce le si yok , ifad e verm en g e re k . İsm in dosyada geçiyor.
N e dersin , aklına y a ttı m ı?” | {
"page": 388,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
İn tih ar teşebbü sü n ü P rofesör A zu r'u n tetik led ig in i dü şü
n ü yorlard ı dem ek ! P eri bunu du yu n ca şa şırd ıy sa da h içbir
şey dem edi terap iste. A rk asın a y a sla n d ı. K a fa sı karm an çor-
m andı. B elki de h aklılard ı. B elki de A zu r yüzündendi h er şey.
B ütün öm ür boyu dam la dam la birik tird iğim iz hü zü n lere,
ked erlere sonradan tek b ir k işin in seb ep olduğunu sanm ak
ne büyük yanılsam adır. A m a in sa n b ey n i, kendini ald atm ak
ta ustadır.391 | {
"page": 389,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Su ladini
0x1001,2002
K u ru lu n k arşısın a çıkm ası gereken sabah P eri, M agdalen
K öprösü’nün yanındaki B otan ik B ah çesfn d e tek başın a otur
du. B u raya ne zam an g e lse , çocukluğundan kalm a b ir yerde
d o la şır gib i ra h a t v e h u zu rlu h issed erd i k en din i. O turduğu
ban k ın tepesinde yirm i m etrelik b ir su ladini -n a s ıl da sevi
yordu bu is m i!- yü kseliyordu . D ah a önce yalnızca fosillerin
den bilin en bu ağaç, Ç in’d e , ücra b ir vadide bu lu n m u ştu . B u
botanik keşfin büyülü h ik ayesi hoşuna gidiyordu Peri’n in .
G ü n eşe sırtın ı verip b a c a k la rın ı k en d in e ç e k ti, çen esin i
dizlerine d ayad ı; n adir b itk ilerle ağaçların arasında sükûnet
buluyordu. E lin d ek i k â ğ ıt bard ağı yanağına d ayad ı; b ir sev
gilin in dokunuşu kadar avutucuydu kahvenin sıcaklığı.
Ş irin ’in sesi ku laklarında çın lad ı. *N eden hep kendini m ut
su z ed iyorsu n F a recik î E ğ len m eyi, m utlu olm ayı ne zam an
ö ğ ren ec ek sin T
H alb u k i A zu r onu m u tlu olm aya hiç zorlam am ıştı. H a tta
“T a n n felsefesi9 çalışm anın en iy i yolunun dindarlıktan filan
d eğil, yaln ızlık tan geçtiğini söylerd i. B ütün m istik lerin m ün
zevi yolcu lu k lara çık m ası te s a d ü f d eğ ild i. B a şk a la rın ın y a
lım d ayk en dah a a z h oşgörü lü , çok d ah a tep k isel olu rd u in
sa n . Y aln ızk en d ah a ö n y a rg ısız v e d ah a açık k â in a tın tü m
seslerine.
E v et, gidip A zu ı'u n leh in e ifild e verecekti. B unu borçluydu
on a. M u tsu zlu ğu n d a hocasının k a tk ısı vardı elb ette, am a in - | {
"page": 390,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
393
tih ar teşebbüsünden sorum lu tu tu lam azd ı. Ayrıca ona m ü te
şek k ird i. B ilin cin in derinliklerinde a tıl vaziyette y a ta n , b il
m ediği bam başka b ir boyutu açm ıştı A zu r. Ö ğren cilerin den
kü ltü rel, k işisel önyargılarım evvela fark , sonra terk etm ele
rini bekliyordu. O lağan ü stü b ir hoca, erdem li bir ak ad em is
yen d i. Peri’yi sarsm ayı, m otive etm eyi, zorlam ayı b a şa rm ış
tı. O nun hatırına bu derse başka hiçbir derse çalışm adığı k a
dar ça lışm ıştı P eri. Sem in erlerin in k a p ısı, geld ik leri çevre
den ya da görüşlerinden bağım sız olarak herkese açıktı, tüm
öğrenciler e şit m uam ele görürdü. A zu r’un k u tsa l saydığı bir
şey varsa o da b ilgiyd i, hiç şü p h esiz. B unun d ışın d a k u tsa
lı yoktu.
S açların ın gü n eşte zerefşan ton lara b ü rü n ü şü n e, b ir k i
ta p tan y a da hipotezden bah sederk en gözlerin in ışıld a y ışı-
na hayrandı. Ö ğretm e aşkına m eftundu. B ir sürü hoca sen e
lerce hep aynı ders planım ku llan arak ve ken dilerin i tek rar
ederek ders verip dururken, A zu r'u n h er günü doğaçlam ay
dı. R utin diye bir şey yoktu onda, yalnızca deneyler ve risk ler
vardı. C h esterton ’dan şu alın tıyı y ap ışın ı h atırlıyord u : “H a
yat, olduğundan daha m atem atiksel ve düzenli görü nebilir,
halbuki kusurları gizlid ir; yabani yanı pusuda bekler .”
Ö te yan d an , Azur^a ne k ad ar h ayran ve m eftu n o lsa d a,
onun ü stü n lü k taslam asın d an bir o kad ar n efret ediyordu.
Ö ğrencilerinin üzerlerinde bir tü r psikolojik güç uygulu yor
du profesör, hem de duygularını in citm e, h atta onları renci
de etm e pahasına.
A m a Peri’nin canını en fazla yakan , A zu r ile Ş irin ’i yan ya
na tah ayyü l etm ek ti. O nu, elini Ş irin ’in saçların d a, boynun
da d o la ştırırk en görebiliyord u . İk isin i beraber d ü şü n ü yor
du ; kon u şu rken , gü lü şü rken , öpüşürken. G ece başın ı y a s tı
ğa koyduğunda zihninde durm adan dönen sahneler bunlardı.
Peri’ye o kadar m esafeli ve u laşılm az davranan A zu r, Ş irin le
n asıl da yak ın laşm ıştı. | {
"page": 391,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
394
Sadece b ir a ra , sisin içindeki bebekle yaşad ığı deneyim le
ri öğrendiğinde, Peri’ye biraz daha fazla ihtim am gösterm işti
A zu r. O nun için bilim sel deneylerinden biriydi; b ir başk a m e
rak k ayn ağıyd ı. T ıp k ı yen i oyuncağından sık ılan şım arık b ir
çocuk gibi ayn ı h ızla y itirm işti ilgisin i. Peri onun sorgulayıcı
zek âsın ın ardına sakladığı hırsından, akadem ik araştırm ala
rın içine k attığ ı kendini beğenm işlikten hazzetm iyordu. A ca
ba h a n g isiy d i d ah a çok b ozu ld u ğu : G izlice Ş ir in le görü şü
yor olm a sı m ı, yok sa onu da ayn ı şek ild e sevm eyi reddetm e
s i m i? A zu r h ayatın a h ızla d alıp ardında b ir h arabe bırak a
ra k çık m ıştı. B elk i de en iy isi, gidip onun aleyhine ifade ver
m ek ti. G erçi Ş irin , A zu ı'u savu n m ası için yalvarm ıştı. O ndan
- “F arecik ’ten ”- sev g ili profesörü nü k u rtarm asın ı iste m işti.
B u n u n sebebi Ş irin ’in ona gü ven m esi, onu yak ın b ir d o st ve
sırd aş olarak görm esi m iyd i, yok sa Peri’yi kolayca etk isi a ltı
n a ala ca ğım dü şü n m esi m i? S essiz atın çiftesi pek olu r, diye
düşündü P eri. B en i hep ezdi* Ş im d i benim sıram belki.
N esn el d ü şü n , diye u yard ı k en d in i. D uygularını a y n tu t;
kıskançlıkla hareket etm e; en azından bu kadarını borçlusun
A zu r’a. D u ygu la r doğal am a a ş ın d u ygu sallık za ra rlı. S a
na bunu o öğ retti. Ş ir in le ilişk isin e gelin ce, ken di rıza la rıy
la davran an ik i yetişk in d iler, araların d a öğrenci-hoca ilişk i
si y o k tu , k im se k im seyi istism a r etm iyordu. Ü ste lik A z u ı'u
d evirm ek istey en şu Troy, tu h a f ve tek in siz b ir tip ti. A n cak
za m a n la a n la m ıştı oğlan ın a slm d a Ş irin ’e abayı fen a h ald e
y a k tığ ım , kızın kendisine d eğ il, A z u ı'a tutku duyduğunu an
layın ca da profesörden iyice n efret e ttiğ in i
B otan ik B a h çesin d ek i o b an k ta otu ru rken , beyn in i oyan
so ru la r b irb irin i k ovalıyord u . B ir o y a n a , b ir b u y an a m ey
led iyord u . T erap ist, ken din i iy i h issed en e k ad ar ön em li k a
ra rla r a lm a y ı ertelem e sin i sö y le m işti. A m a bu k o şu lla r a l
tın d a bunu n a sıl yapabilirdi? K endini kaybolm uş hissediyor
d u . O nu karaya bağlayan h a la t inceldiği yerden kopuverm iş- | {
"page": 392,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
395
ti; ne yöne gideceğini bilem eden, çalk an tılı bir denizde sa l gi
bi sürükleniyordu. B irazdan kurul ü yelerin in k arşısın a çıka
cak tı. N e diyecekti onlara? Ya onlar, k arşılığın d a ne tü r soru
la r soracaklardı? D u y g u la n topaç g ib i h ızla dönüyordu. M e
ram ım kelim elere dökebileceğinden em in d eğild i, hele yaban
cıların önünde.
S aatin e b ak tı. K alb i öyle şiddetli çarpıyordu ki her an göğ
sü n d en d ışa n fırla y a b ilird i. A yağa k a lk ıp P rofesör A zu r’un
birazdan yargılanacağı binaya doğru yürüm eye başlad ı.
♦ * *
B u arad a A z u r, ok u ld ak i o d a sın d a , m a sa sın d a o tu rm u ş,
cam dan d ışa n bak ıyordu . K afasın ı k u ru l top lan tısın d an çı
kacak sonuca takm am aya çalışıyordu . A m a onu seven in san
ların incinebileceği en d işesi vicdanına y ü k tü . Ş irin ’i, ilişk ile
ri hakkında soru larla terleteceklerin i biliyordu . A z u /u koru
m ak için gerçeği sak lam aya çalışacak tı o d a . N afile , diye dü
şü n d ü , zira çoktan karar verm işti h er şey i olduğu giln a n la t
m aya. Saklayacak b ir şey yoktu. Y an lış b ir şey yapm am ıştı.
Tabii TVoy’a da celp gidecekti. B irb iri ardı sıra y a lan lar sı
ra la y a ca k tı. Y a la n lar ve h ezeyan lar. H iç ısın am a m ıştı o oğ
la n a . S in si şey. İy i k i a tm ıştı d ersten . S a y ıla n hiç de a z ol
m ayan m u h aliflerin in , bu skandali e lle rin i ovu ştu rarak , h e
vesle beklediklerini biliyordu. K ü m leri üniversiteden atılm a
sın ı istiyordu açık açık. B aşkaların ın b aşın a gelen felaketler
den h az alan b ir in san tü rü vardı dü n yad a. B aşkasın ın a çlı
ğ ıy la k a m ım doyuracağım sanm ak k ad ar saçm a bir şey ola
b ilir iniydi?
V e P e r i... G ü ze l, ü rk ek , k ırılgan P eri. O ne diyecekti aca
b a ? G erçi on dan y a n a k a y g ısı y o k tu A zu r’u n . P eri’y le ilg i
li su çlam alar tam am en a sılsızd ı n e de o lsa ; ü ste lik P eri’nin
n esn el ve d ü rü st olacağın dan em in d i. A zu r için d eğilse b ile | {
"page": 393,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
396
gerçeğe sadık kalm ak için ifade verecekti, ki ik isi de aynı ka
pıya çıkıyordu.
A zu r, davasını olum lu-olum suz etkileyecek unsurları avuç
ların a yerleştirerek , h ayali b ir ta rtı tu ttu ellerinde. A leyh in
d e: k im ilerin in onur k in c i b u lab ileceği ödevler vererek öğ
ren cilerin ü stü n e g itm e si, birbirin d en n efret eden öğren ci
leri e şle ştirm e si, bazı öğren cilerin g ö zy a şla n n a b oğu lm ası
na ve ruhsal çöküntüler yaşam asın a sebep olm ası ve elbette,
Ş ir in le olan ilişk isi. L ehin de: uzun y ılla rd ır verdiği dersler,
yap tığ ı araştırm alar ve çalışm alar, en telek tü el ve akadem ik
h ayata olan k a tk ıla n ve Ş irin ’in - k i dosyasındaki tek “ah la
ki” konu b u y d u - ilişkilerinin başladığı sırada öğrencisi olm a
m a sı. Troy ve y a n d a şla n n m bü tü n çabaların a k a rşın , aley
hindeki dosya za y ıf göründü gözüne.
Y um ruk yem ek istem eyen birin in dövüş kazanam ayacağı
nı id d ia ederdi hep. Şim di yum ruk yem e zam anıydı. Y ine de
geçm işe balon ca ne kadar k ib irli davrandığım görebiliyordu.
T a n n konusu nu, bütün b ilin m ezliği ve e sr a n y la , ortak , ev
ren sel bir dile dönüştürm ek istem işti. Tüm in sa n la n kucak
layan bir üslup m üm kün m üydü? T an n ’yı bu lu tlar üstünden
bakıp azarlayan ürkütücü bir varlık ya da kabile totem i gibi
d eğil, birleştirici bir e n e ıji, ortak bir arayış olarak sunm uştu.
C evap bulm ak d eğil, sorular sorm aktı aslolan . Varm ak değil;
gidebilm ek, yollarda olabilm ek! Tüm etiketlerden ve dogm a
lard an arın d ığın da, a te istle r d a h il, herkesin değer vereb ile
ceği ta rtışm aların yapıldığı ta ra fsız b ir alan açm ak istem iş
ti. B ir inanç ve itik at sistem inden ziyade, bugünün çivisi çık
m ış dünyasında kim senin k a y ıtsız kalam ayacağı bir araştır
m a nesn esi olarak birleştirici b ir rolü olabilir m iydi T an n fel
sefesin in ? Zih in sel bir deneydi bu: Şayet H a fiz’m dediği gibi
âlem deki her ruh T an n ’yı tam am lıyorsa, yan i T a n n felsefesi
aynılıklardan değil, farkhlıklardan besleniyorsa; en uyum suz
in sa n la n aynı odaya koyup birbirlerinin gözünün içine bak | {
"page": 394,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
397
m alarım sağlad ığım ızd a acaba n eler olurdu? Zam an zam an
fa zla talep kâr olduğunu, yönlendirici davrandığım kabul edi
yordu. D oğru, sın ıfın ı b ir lab oratu var gib i k u lla n m ıştı. A m a
iyi b ir am aç uğruna. E m pati uğruna.
Ö ğrenciler... cesur ve cevval, b ir o kad ar utangaç ve önyar
g ılı; y a ş bakım ından a v an ta jlı, y a ftala m a k ta aceleci ve sa p ı
n a k ad ar benm erkezci. H ocaların da b ir h ik â yesi, b ir sık ın
tıs ı, sın ıfta k i hallerin den fa rk lı b ir b a y a tla n ve h a tta sır la -
n olduğu hiç gelm ezdi a k ılla rın a . A zu r b ir B ab il K u lesi y a
ratm ak istem işti on larla. H in du , H ıristiy a n , Y ahudi, M ü slü
m an , tslam ofobik, a teist, an a tan n çacı, m istik , şa şk ın ... bam
başk a telden, her dem den öğrenciyi b ir araya top lam ıştı. Zor
layab ild iği kad ar zih in lerin i zorlam ıştı. Ş im d i an lıyord u k i,
deneyleri başarısızd ı. K aybetm işti.
H a ta la n n d a n b iri P eri’y le b ir a ra y a k ın la şm a k o lm u ştu .
B u kadar sessiz ve çekingen bir k ızın , “doğaüstü” diye ad lan
dırdığı bir yan ı olm ası ilgisin i çekm işti. Sem inerindeki hiçbir
öğrenci aslın da Peri kadar uğraşm am ıştı T a n n ’y la ; A zu r'a ca
zip gelm işti bu da. K ızın ona karşı birtak ım h isler beslediği
ni gördüğü halde -görm em ek ne m ü m k ü n d ü !- onunla ekstra
zam an geçirm işti, evet. “S isin içindeki bebek” diye adlandır
dığı fevk alad eliği an lam ak için . Ç ok gençti P eri. Ç ok n a h if
ti. D ah a dikkatli olm alıydı A zur, kızın ona âşık olm asına izin
verm em eliydi, am a en son ne zam an dikkatli davranm ıştı ki?
D indar bir evde büyüm em işti A zur. B ab ası, m utluluğu ba
şarısıyla ters orantılı, varlıklı bir İn giliz işadam ıydı; annesiy
se h ayatın ona bir tü rlü nasip etm ed iği şöh reti özleyen , ye
ten ek li am a kırgın bir Ş ilili p iyan istti. A ilesin in işi H avan a,
K ü b a’da olduğu için orada doğm u ştu A zu r. B a b a sı, E m e s t
H em ingw ay’le köpekbalığı avların a çık m ıştı v a k tiy le, am a o
d ostlu k tan geriye birkaç fotoğraftan öte b ir şey k a lm a m ıştı.
A zur, ailesinin beklentilerini hiçe sayarak felsefeye yönelm iş
ti. Ebeveynini m utlu etm ek için ekonom iye yönelm eye razı ol- | {
"page": 395,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
398
m u ştu . H arvard’da önce ekonom i, ardından felsefe okum uştu.
B o sto n ’d a k i ü n iv e rsite h a y a tın ın son y ılın d a , O rtadoğu
Ç a lışm a la rın d a ü n lü b ir hocadan ders alınca tüm h ayatı de
ğ işm işti. P rofesör N e sim , gen ç A zu r'u dah a önce k im sen in
yapm adığı kadar zorlam ıştı. C ezayirli B erberi bir aileden ge
len hoca, A zu r'u fark lı k ü ltü rlerle, değişik açılarla ve çetrefil
so ru la rla ta n ıştırm ıştı. A ynı zam an da onu m istik düşünür
le rin ese rleriy le -t b n A ra b i, İsh a k L u ria, M eister E ck h art,
Feridüddin A ttâ r, R abia, A vilah Tteresa- buluşturm uştu.
B ir öğled en son ra A zu r, P rofesör N e sim ’i B rookline’daki
evin d e ziy a re t e tti. N esim ’in küçük k ızı A n issa ’y la orada ve
o gün ta n ıştı. İri, e la gözler, koyu , kıvırcık saçlar; etrafındaki
h erk ese dokunup h a y a t veren b ir n eşe. D urm aksızın konuş
tu la r - k itap lard an , m ü zik ten , politikadan. A n issa kendi evi
ne çıkm ak istiyordu . "A m a nerede yaşarsam yaşayayım , suya
yak ın olm alıyım " diyordu.
A ile , A z u ı'a ak şam yem eğin e k a lm a sı için ısra r e tti. Ye
m ek ler m u h teşem d i, daha evvel ta ttığ ı her şeyden fark lıyd ı;
am a onu a sıl bü yü leyen , m asad ak i kah k ah alar, A rapça şa r
k ıla r ve h avadaki sevgi k atreleri oldu. A n issa'n m gözleri yü
zünde dolaşıyordu m um ışığın d a. "K eşk e benim ailem de böy
le o lsa y d ı" diye dü şü n dü . A rd ın d a n , "K e şk e bu in sa n la r be
nim a ilem o ls a " dedi için d en . K en d i evindeki o ölçülü neza
k etten ve m esafeli kültürden ne kadar farklıydı. A zu r bugün
bile em in değildi önce A n issa’y a m ı, yoksa ailesine m i Aşık ol
duğundan.
Yedi h a fta sonra evlendiler.
N e k ad ar u yu m su z b ir ç ift old u k ların ı k eşfetm eleri fa zla
sürm edi. A n issa ek seriya h a yal dünyasında yaşıyordu. A ş ın
derece k ısk a n çtı, du ygu sal çöküntülere yatk ın d ı; en sıradan
nedm ıler yüzünden depresyona giriyordu. A zur, genç karısının
ergenlik yıllarından beri ilaç kullandığım o zam an öğrendi.
A n issa ’n m , Profesör N esim ’in ilk evliliğinden bir üvey ab- | {
"page": 396,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
399
la sı vardı. îsm i N ur. A n la y ışlı, d ü şü n celi, n azik N u r, a ile ne
zam an bir araya gelse, m asada A zur'un yan ın a oturur, onun
la babasının arasındaki konuşm alara ku lak verir, derin soru
lar sorardı. Y avaş y a v a ş, onu fark lı b ir ışık ta görm eye b a şla
dı A zur. G ülüm sem esindeki leta fet, bak ışların daki ışıltı, par
m aklarındaki zarafet, zekâsının k esk in liği. N u r A z u ı'a , A zu r
da N u ı'a saygı duyuyordu. B ir kadın ile bir erkek arasındaki
k arşılık lı saygın ın , cinsel b ir cazibe yaratabileceğin i o zam a
na dek bilm ezdi A zur. Aynı y ıl, yaz sonunda, eşiği aştılar. B e
raber olm aya başladılar. A ile çok geçm eden öğrendi durum u.
Profesör N esim - o kibar, y a şlı a d a m - A zu r'u çağırıp b ağırd ı,
taşk ın neh irler gibi kabardı boyun dam arları. İb lise b en zetti
A zur'u. H anelerine sızıp huzurlarım taru m ar etm işti.
A zu r ile A n issa ilişk ilerin i onarm ayı başardılar. B arıştılar.
B oston’dan uzağa taşınm ak en iyisiyd i, onlar da öyle yaptılar.
A zu r O zford’dan iş tek lifi alınca İn giltere’ye geld iler. A n issa
bu raya kolayca uyum sağlark en , A zu r da h ız la yü k selm eye
b aşlad ı. O xford m esleki açıdan yaram ıştı ona. A n issa ’y la ta
n ışan ların hiçbirinin görem ediği şey, ruhunu kem iren karan
lığın d erin liğiyd i. M u tlu yk en h avalara uçardı ad eta. K eder
liyk en un u fak olurdu. N eşed e o lsu n , gam d a o lsu n , hep uç
lard ayd ı. İfra t ve te frit arasm d a m ekik dokurdu ru h u . M a -
nik depresifti.
O rtadan kaybolduğunda dört ay lık h am ileyd i. Sabah ne
hir k en a n n d a yürüyüşe çık tı, geri dönm edi. P olis d algıçları
nehri tek rar tek rar arad ık ları hald e cesedi ancak yirm i a ltı
gün sonra bu labild iler. Oxford M ail g a zetesin d e, A n issa ’n ın
fotoğrafın ın y er ald ığı b ir y a zı çık tı o la y la ilg ili. Ö lü m ü n ü n
kayıtlara açıklanam ayan sebeplerle diye geçtiğini söyledi po
lis sözcüsü, am a cinayet şüphesi yoktu. A zu r rapordaki ifade
ye tak ıld ı k ald ı: “Açıklanamayan sebeplerle.0 E v et, açıklan a
m ayan şeyler vardı h ayatta. N eden b azı in sa n la n yak alard ı
depresyon can avan m esela? B azıların a ise dokunm azdı. | {
"page": 397,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
400
P rofesör N esim , A n issa ’nın ezeli ruhsal çalk an tılarım ga
y e t iy i bild iği h ald e, bu felak etten dolayı Azur*u sorum lu tu t
tu . D am adı iyi gelm em işti k ızm a. A ile onu hiç affetm edi. A zu r
da yü reğin in derinlerinde zaten bağışlam ad ı kendini. B elk i
de bu onu özür dilem elere karşı h assaslaştırd ı. H ayatta ifade
edilem eyen daha büyük ve m ühim özürler varken in san ların
ön em siz şeyler için a f dilem esinden n efret ediyordu. A kade
m ik dünyanın k u ralları ile akadem i dışındaki hayatın ku ral
sızlığı arasında kendine bir y er açtı yırtarcasına. A çıklanam a-
y a n şeylerle u ğraşacak tı o. M adem ki en açıklan am ayan şey
T a n n ’y d ı, o da b u konuda b ir sem in er geliştirecek , k ita p la r
yazacak, konuşm alar yapacak, bilinm eyeni keşfe çıkacakta.
* * *
S ab ah rü zg â n h afifleyerek m eltem e döndüğünde P eri, bir
rü yad aym ış gib i yön eld i ifad e vereceği y ere. B acak ları ağır
ve k ask atıyd ı. G üneş b ir bu lu tu n arkasına sak lan d ı, b ir eba
b il uçtu yü kseklerden ve birden m evsim değişm iş gib i g eld i;
B otanik B ah çesin d en ve su ladininin gölgesinden a y rılalı be
ri dünya d eğişm işti san ki.
B in aya yak laşın ca gördü k i TVoy girişte volta atıyordu. Ş i
rin ise m erdivenlerde oturm uş, kollarım göğsünde kavu ştu r
m u ştu ; gözleri ağlam ak tan şişm işti. H er ik isi de p ü rd ik kat
P eri’n in g e lişin i b ek liyord u , on u ken di y a n ın a çek ebilm ek
için . O binanın için d e b ir yerlerd e, a n laşılm az yü z ifad eleri
ve terletici soru lan olan birtakım insanlar vardı.
A z u r n ered eyd i a ca b a , a k lın d an n eler geçiyordu ? O n u n
şu an d a yan ın d a olmasını n a sıl isterd i P e ri; k eşk e ik isi be
raber k açabilselerdi bu ralardan. K eşke gece olsaydı şim di ve
A z u r ona şiird en , felsefe d e n , T a n n paradoksundan b a h se t-
seyd i; yıld ızsız b ir feza altın d a yalnızca ik isi k alsalard ı, b aşı
n ı A zu ı'u n om zuna yaslasayd ı. K on u şsalan h bilgiden ve b ili- | {
"page": 398,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
401
ilem eyenlerden uzun uzun. A zur ona doğru eğilip yüzüne do-
ku n sayd ı, d u d ak ların ı öpseydi, ad ın ı söyleseyd i bü yü lü b ir
kelam gibi. K eşke A zur'un içindeki Ş irin aşkını öldürebilsey-
di. H ayatında hiçbir şeyi böyle yana yak ıla arzu lam am ıştı.
Soğuk olm asa da Peri m antosuna sıkıca sa n n d ı. Ş ayet gi
dip zan lın ın leh in e ifade verirse (k i bu en doğrusuydu, zira
su çlam aların ak sin e profesör onunla h içbir zam an beraber
o lm a m ıştı), b elk i de onu ne k ad ar sevd iğin i a n lard ı A z u r ...
B elki beklenm edik bir sevgi doğardı bu skandaldan. A m a iç
ten içe biliyord u k i böyle b ir şey o lm a ya ca k tı. O lu m lu ifa
de verirse A zu ru n adı tem izlenecek, o da gidip bunu Ş ir in le
ku tlayacaktı - her zam an her isted iğin i elde eden Ş irin le .
B u n ları düşündü P eri. V icdanını d e ğ il, k ısk an çlığın ı din
led i. B in aya b ak tı. Sonra yavaşça ark asın ı dönüp u za k la ştı.
İfad e fila n verm eyecekti. N e şim d i, ne sonra. O yuncu d eğ il,
seyirciydi o. Bu onların sorunuydu. O nların oyu n u ydu
H ayatı boyunca edilgen olm u ştu . îk iz kardeşi boğulurken
bir kenarda şoka girip, kıpırtısız durm uştu. A nn esi ile babası
kavga ederken hep arada k alm ıştı. Ş irin ile M ona kapışırken
ik isin i de an lam aya çalışm ıştı. D oğu ile B atı arasın da sık ış
m ıştı. H ep am a hep ar a fta ... Ruhu çırpm ıyordu kaçm ak için
kalıplardan. Bilem iyordu ki ne yöne.
H albu k i o ifade verm eyince, gerçeği ifşa etm eyin ce, A zu r
aleyhine suçlam alar ve şüpheler güçlenecekti. Profesörün za
ten k ab an k olan dosyasına “bir kız öğrencinin intihara teşeb
büs etm esine sebebiyet verm ek” de eklenecekti.
B azen ed ilgen k alm a k , h içbir şey yap m am ak , h a ta iş le
m ekten bile daha vahim di. E zeli p asifliğin in , sevdiği adam ın
m ahvına neden olacağını düşünem edi. Bunu çok sonra an la
yacaktı. İş işten geçtikten son ra... | {
"page": 399,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Dolap
İstanbul, 2016
Y üzü m askeli üçüncü b ir adam daha k atıld ı m alikâneyi
basan ik i kişiye. Konuşma şeklinden anlaşılıyordu k i liderle
riydi. D iğerleri eve dahp ona yol açarken, o dışarıda, bahçede
beklem iş olm alıydı.
“H erkes dediğim i yaparsa kim senin cam yanm az” diyordu
adam şu anda. Sesi ne öfkeliydi ne heyecanlı; soğuktu sade
ce, m esafeliydi “Seçim sizin.”
P eri hâlâ m utfak ile salon arasındaki ufak g eçittey d i B ir
ara m utfağa kaçm ayı düşündüyse de vazgeçti. Salondan fark
edilebilirdi. G ayriihtiyari b ir adım geri gitti. E lleri arkadaki
aynanın yüzeyini hissetti. H afifçe oynadı yüzey. Ayna zannet
tiği şeyin b ir gömme dolabın kapağı olduğunu anladı.
D ikkatle açtı dolabı. İçeride paltolar, kutular, ayakkabılar,
şem siyeler vardı. H iç düşünm eden girdi, usulca k apıyı ka
pattı. K aranlıkta büzüşüp top oldu. T ıpkı çocukken yaptığı
gibi, hayatında b ir kez daha gardıroba saklandı.
B ir dakika ya geçti ya geçm edi, birileri, “Çıkın m utfaktan!
H epiniz. Şim di, çabuk!” diye bağırarak koridorda koşturdu.
Ç alışanları topluyorlardı. A şçı, yardım cısı, hizm etçiler ve
bu akşam için tutulm uş garsonlar, hepsi derdest edildi. Ace
leci ayak sesleri. A ğır botların yere vuruşu. B astırılm ış fısıl
tılar. Korkular.
D olabın içinde, Peri telefonun sessiz düğm esine bastı, an
nesine m esaj yazdı. P olisi ara, çok aciL Soygun var. N erede
olduğum u biliyorsun. | {
"page": 400,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
“Kahretsin!" diye düşündü gönderir göndermez. Selma er
tesi sabaha kadar görm eyebiliıdi mesajı. Muhtemelen yatmış
uyumuştu bu saatte. Neyse ki Deniz kardeşleriyle güvendey
di şimdi. Ama Adnan içerideydi. Kocası, en iyi arkadaşı. Yü
reği sızladı.
Küt diye bir ses duydu. Bir kadın çığlık attı. H isterik bir
kahkahayı andıran bir feryat yükseldi. M eşhur gazetecinin
kız arkadaşı olm alıydı. “G eldiklerini görem edin m i? B ir de
kendine medyum diyorsun! Kıçınım medyumu!"
“Kapa çeneni kadın!" diye bir ses duyuldu.
Titriyordu Peri. Kim di bu adam lar? T erörist m i? M afya
mı? H ırsız m ı? tşadammın terastaki sözlerini hatırladı. Gös
terişli evinin yaldızlı şıklığında kim b ilir ne karanlık sırlar
saklıyordu.
Dünya tehlikelerle doluydu. Ç elişkiler ve çatışm alar her
köşe ardında kol geziyordu. Geçmişte yaptıklarım ıza nispet
bir tür ilahi ceza m ıydı yaşadıklarım ız, yoksa keyfi bir yaz
gının kaypaklığı m ıydı? Eğer keyfilik esassa bu âlem de, da
ha iyi bir insan olmaya gayret etmenin anlamı var m ıydı? Pe
ri iyi biri olmaya çalışm ıştı - yıllar önce sevdiği ve kalbinin el
değmemiş bir kuytusunda hâlâ sevmeye devam ettiği erkek
dışında herkese iyi davranmıştı.
Azur kafa karışıklığının değerli olduğunu öğretm işti ona.
Ama ya kanşık olan kafalarımız değil, dünya ise, kâinat ise?
Ya ortada b ir düzen nizam yok da, sadece ve sadece kaos
varsa?
Telaş içinde polisi aradı. B ir memur açtı ve anında soru
yağmuruna tuttu Peri’yi, sanki tanık değil de suçluymuş gibi
davranıyordu ona. Peri olabildiğince alçak sesle sözünü kesti
adamın- “Silahlı adamlar var diyorum ..."
“Duyamıyorum hanımefendi. Daha yüksek sesle konuşun"
diye azarladı memur.
Peri adresi vermeye çalıştı.403 | {
"page": 401,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
404
“S iz şim di neden o evdesiniz?* dedi memur.
“M isafirim * diye fısıldad ı. “S ilah lan var adam ların. P olis
gönderin!*
“E vin neresindesiniz?* d iye sordu m em ur ama yan ıtım
beklem edi. A dım , ne iş yaptığın ı, nerede yaşadığım bilm ek
istiyordu . G ereksiz, fuzuli sorular. Bunca «im a n d ır düzgün
b ir vatandaş olm uştu P eri ama devletin yeri tabanında d iji
tal b ir varlıktı o, hikâyesi olm ayan bir sayıdan ibaretti. Her
kes gibi.
N ihayet polis memuru, “Peki* dedi. “B ir ekip yolluyoruz.*
Ardından şarjı kontrol etti P eri. On-on beş dakika kadar
id are e d e rd i Ondan sonra ne olacağım kestirem iyordu. D i
ğerleriyle biriikte rehin m i alınacaktı, yoksa polis gelip onla
rı kurtaracak m ıydı? Belki de şa ıj bitene kadar çatışm a çıka
cak ve her şey -T ü rk Burjuvazisinin Son Ahşam Yemeği— bit
m iş olacaktı. G özleri doldu. H ayat insana adaletsiz geliyor
du, am a en büyük adaletsizlik adın da ölümdü.
E li yem den zonklam aya başladı. Dışarıda kocası ve arka
daşları rehin tutulurken, içerid e paltolar, ayakkabılar ara
sında karanlıkta sıkışm ışken, Şirin’in verdiği numarayı tele
fon ekranından vuran ışığa tuttu.
A zurtı aradı. | {
"page": 402,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Yüzkarası
Oxford, 2016
P rofesör A zur her akşam gün batarken yürüyüşe çıkıyor
du. Kadim patikaları izleyerek, orm anlık alanlardan geçerek,
yokuşlu çiftlik arazilerini aşarak, kilom etrelerce yürüyordu.
A çık havada bir berraklık geliyordu zihnine; afaki fikirlerden
a n n ıp derinlem esine düşünebiliyordu. B eşer tu h a f m ahluk
tu. U tanca ve yüzkarasına bile uyum sağlayabilen. H iç um
m adığı şeyler geçm işti başından. B aşkaları tarafından ayıp
lanm ış, yargılanm ış, dışlanm ıştı. A laylara, dedikodulara ko
nu olm uştu. Şayet gençliğine dönebilseydi, o zam anlar birisi
çıkıp da ona çok sevdiği akadem ide barınam az hale geleceği
ni söyleseydi, inanm azdı herhalde. İnansa, öyle bozulurdu ki
m orali. B öyle b ir felaketle başa çıkam ayacağım sanırdı. As
lına bakılırsa, genç Azur böyle b ir şerefsizliği yaşam aktansa
ölm eyi tercih edeceğini söylerdi m uhtem elen. Am a buradaydı
işte, skandalin üstünden on yıldan fazla zaman geçm işti. Yü
reğinin derinlerinde ne kadar yaralı olduğunu inkâr etm ese
de, hâlâ hayattaydı. Başkalarının ne düşündüğünü um ursa
mamayı öğrenm işti. Zor yoldan.
On dört y ıl önce hocalık görevini bırakm aya m ecbur kal
m ıştı. O zam andan beri, bir vak itler yu vası b ild iği okuluy
la bağlarını gevşek de olsa devam ettirm işti - b ir türlü ke
silip atılam ayan duygusal bir göbek bağı gibi. G elip yeniden
ders verm esini talep eden çıkm am ıştı. O da fakültesini ve bö
lüm ünü zorda bırakm am ak için geri dönm eye uğraşm am ıştı | {
"page": 403,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
406
doğrusu, istese Am erika’ya ya da Avustralya’ya gidip sil baş
tan bağlayabilirdi. Am a kalm ayı seçm işti, id ari sorum luluk
lar ve ders yükü olm ayınca okum aya, araştırm aya ve yazma
ya daha çok zam an ayırabilm işti. Buna bir de ruhunu saran
ateş eklen ince, o m otivasyonla kitap üstüne kitap yazm ış
tı. Y ıllar içinde yayınlanan her eser ona daha çok şan şöhret
sağlam ıştı. Dünyanın her yerinden okurları, takipçileri var
dı. ö y le k i şayet akadem ik hayatta kalm ış olsa bugün bulun
duğu yere asla gelem ezdi. Plutarkhos haklıydı belki de. Ka
der, kılavuzluğuna razı olan ları ellerinden tutup yönlendiri
yordu; kendisi gibi, ona direnenleri ise zorla sürüklüyordu.
C um balı p en cereleri orm ana bakan o evde oturuyordu
hâlâ. Bahçede yem eklik otlar, sebzeler, m eyveler yetiştiriyor,
yalnızca bir avuç insanla ahbaplık ediyordu. Yemek pişirm e
yi seviyordu. H ayatı sessiz ve düzenliydi; öyle de kalm azım
arzu ediyordu. Sevgilileri oluyordu aralarda, yatağım paylaş
tığı kadınların üniversiteyle bağlantılı olup olm am ası önem
li değildi artık. K uşlar kadar özgürdü. Tuhaf ama, toplum ta
rafından haksız yere dışlanm anın, dam galanm anın in san ı
özgürleştiren bir taraft vardı; saygınlığım , itibarım yitirince
hafifliyordu insan, tüm rollerden an n ıp kendi içine dönüyor
du istese de istem ese de.
Arada sırada onunla söyleşi yapm ak isteyen bir gazeteci
den ya da görüşleriyle ilg ili tez yazan bir öğrenciden b ir te
lefon ya da e-posta geliyordu. B azısını kabul ediyor, bazısını
reddediyordu. Başlarda, m ahrem iyetine sızm aya ham le eden
herkesi inatla geri çevirm işti. Aradan geçen zamana rağm en,
ona soracaktan ilk sorunun o eski skandalla ilg ili olacağım
biliyordu. Söyleşi sırasında sorm asalar bile, yazılarında bun
dan söz ediyorlardı. R eddedebildiği sürece reddetti. Am a bu
ulaşılm azlık, onu daha “gizem li” kıldı okurlannın gözünde.
Senelerdir onu takip eden, ürettiği her sa tın okuyan ve pay
laşan sadık bir okur kitlesi vardı. B ir gazetecinin dediği gibi, | {
"page": 404,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
407
"zam ane düşünürleri arasında hem nefretten hem sevgiden
payını en çok alan* oydu.
Spinoza öldükten sonra başka köpek edinm ek istem edi. Bu
karar usun sürm edi. Tasm asına tirşe bir kurdele takılm ış,
iki aylık bir Rumen çoban k ö p e | i yavrusu beliriverdi bir gün
kapısında - Ş irin’den doğum günü arm ağanı. H er yan ı du
man rengi beneklerle kaplı, sık tüylü, pofuduk, beyaz bir pos
tu vardı. O rm anlarda, çayırlarda koşm ak için yaratılm ış bu
hayvan, sakin ve akıllıydı. Görür görm ez kam kaynadı bu kö
peğe. Ona, her konuda -T a n n , dünya, in sa n lık - karam sar
lığıyla nam salm ış Rumen felsefecin in adm ı verdi. Hem ruh
h alin e uyuyordu bu isim . O gün bugündür yürüyüşlerinde
A zu ı'a, Cioran eşlik ediyordu.
* e *
Bu sabah, kocam an karnı ve alev alev yan aklan yla Ş irin
çalm ıştı kapısın ı. H am ilelikte kim i kadınlar adeta b ir hale
taşırdı; Şirin de onlardandı. Günahkâr bir azize tablosu olsa,
Şirin olurdu herhalde ortasında.
"G eleceksin değil m i? Lütfen hayır deme. Yıkarım valla or
talığı* dedi, kavuniçi oje sürülm üş m anikürlü tırn ak ların ı
masaya vurarak.
tyi bir akadem isyen olm uştu Şirin; skandalden sonra Ame
rika’ya, Princeton Ü n iversitesine gitm iş, sonra da dönüp es
ki okulunda ders verm eye başlam ıştı. A zu ı'la aralarındaki
yaş farkına, alakasız hayat tarzlarına ve bir zam anlar sevgili
olm alarına rağmen dost kalm ışlardı.
Bugün ü n iversiteye son derece tartışm alı b ir konuşm a
cı geliyordu H ollanda’dan. O zford U nion, neredeyse iki yü z
yıldır, birbirinden farklı fik irlere sahip konuşm acıları davet
ederdi. Am a kim se bu gelen adam kadar yaygara koparm a-
m ıştı şim diye dek.
“Bak, bu HollandalI vaiz korkunç bir tip. Irkçı. Kadın düş- | {
"page": 405,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
408
mam. Eşcinsel düşmanı. Göçmen düşmanı, tabun düşmanı; za
vallı M ona görse kalp krizi geçirirdi. Faşist herif! Ve dini kul
lanıyor. Utanmadan diyor ki, "Tanrı kelamım getirdim size.7"
A zur gülüm sedi. "B u heriflerden çok var, alışsan iyi eder
sin."
"Alışm ayacağım " dedi Şirin. "Lütfen gel."
"Benden ne bekliyorsun canım ? Benim orada olm am kim e
ne ifade edecek, h ele o h erife? O nların gözünde yüzkarası-
yım . A ynca T ann konusunda tartışm ayı bıraktım . Tapm ıyo
rum artık.”
"Zerre kadar inanmıyorum buna. Gel işte, lütfen."
Ş irin gittikten sonra kendine b ir çay yapıp m utfak m asa
sına oturdu. D ışandaki çınar ağacının yapraklarından süzü
len g ö n ışığ ı huzm esi yüzüne alacak desenler düşürdü, bi
çim li hatJanm ortaya çıkardı. Yerel bir gazete katlanm ış du
ruyordu yanında. İslam , m ülteciler, Avrupa B irliği, eşcinsel
ev liliğ i, dünyanın ahvali gibi konularda tartışm ak görü şle
riyle bilinen H ollandak düşünürle ilgili bir yazı vardı gazete
de. T u ın ’yla doğrudan temas içinde olduğunu iddia ediyordu
adam ; ayncakkh bir kulüp üyeliği gibi.
A zur çay fincanını kaldırınca, gazetede, tam konuşm acının
başının etrafında dairevi bir iz kaldı. "Şim di gerçekten k u t
sal görünüyor" diye düşünüp gülüm sedi Azur. A ni b ir kararla
kalkıp, ceketiyle araba anahtarlarım aldı.
♦ * ♦
Y irm i dakika sonra, cam göbeği berrak asum an altında si
lu eti görülen binaya yaklaşırken, dışarıda toplanm ış b ir grup
öğren cinin, ellerin de pankartlarla konuşm acıyı protesto et
tik lerin i gördü. Öğrenciler, H ollandalI vaizin üniversite top
raklarına sokulm am asım talep ediyorlardı.
B ir oğlan yolunu kesti. B irinci sın ıf öğrencisine benziyor
du. A zuı'u tanım adı. | {
"page": 406,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
“Bu canavarı durdurm ak için im za kam panyası başlattık,
im zalar m ısınız?* İngilizcesi aksanlı am a ahenkliydi.
“Biraz geç değil mi?* dedi Azur. “Adam on dakika sonra ko
nuşmaya başlayacak.*
“Park etm ez. Yeterli sayıda im za toplayabilirsek, böylele-
rini bir daha davet edemezler. Bu arada içeri dalıp konuşma
sına engel olm ayı planlıyoruz zaten.* B ir tükenm ezkalem le
bloknot uzattı.
“Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm* dedi Azur.
“im zalam ayacağım *
Küçüm seyici bir ifade gezindi genç adam ın yüzünde. “Ha
di ya, ben de sizi adam sandım . D em ek b ir faşiste hak veri
yorsunuz?*
“Hak verdiğim i söylem edim . Tam tersine.*
Ama dinlem edi bile öğrenci. D önüp h ızlı adım larla uzak
laşm aya başladı. Azur kararsız kaldı bir an.
“BekleP Arkasından gitti aceleyle.
Öğrenci durdu, şaşırm ıştı.
“Sen M üslüman'sın, değil mi?*
ihtiyatlı bir baş sallam a, “evet* anlam ında.
“Mevlânâ okumuşsundur herhalde. Şu dizeyi hatırlar mısın:
Her zahmete, meşakkate ktzar, kinlenirsen, nasıl cilalanır, par
lar ruhunun aynası ? Bire bir böyle değildi ama bu m invalde
bir sözdü.*
“Ne?*
“Demek istediğim , bırak konuşsun bu berbat herif. Fikirle
re fikirlerle dilen ilir. K itaplara daha iy i, daha sağlam kitap
larla cevap verilir. M izaha karşılık m izahtır. Ne kadar aptal
olurlarsa olsunlar in san lan veto edem ez, susturanlayız. Öy
le yaparsak esas biz faşistleşiriz, anlıyor m usun? K onuşm aa-
la n yasaklam ak çözüm değiL B ilhassa üniversite ortam ında.
Özgür düşünceyi, çoğulculuğu basturamayız...*
“Tavsiyelerini kem im e sakla* dedi oğlan. “Kimsenin benim | {
"page": 407,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
410
dinîm e, kutsalım a hakaret etm eye hakkı yok. Konuşturmam
böylelerini. Sustururum anında,*
“Am a düşünsene, bu adam n efret diliyle konuşuyor. Sen o
dilden cevap verirsen onu güçlendirirsin. N efretin üstüne çı
kan yeni b ir üslup bulabilirsen şayet, özgürleşirsin. Hakare
te hakaretle değil, idrak ve bilgelikle yanıt verm eliyiz.*
“Bu da m ı senin M evlanâ’dan?*
“Hayır, onun can dostu Şem s’ten...*
“U m urum da d eğil, ben i rah at bırak* dedi genç adam ve
arkadaşlarına gidip onlara b ir şeyler fısıldadı. H epsi dönüp
AzuPa baktı dik dik.
N iye tutam ıyordu dilini? O dil k i hayata boyunca yeterince
bela açmışta başına. Parm aklarını saçlarının arasından geçi
rip Qxfbrd Union binasına girdi. G irişte, konuşmanın başlığı
nın yazılı olduğu bir poster vardı: “Avrupa AvrupalIlara aittir!*
B azı m eslektaşları arkalardan el salladı ona, b a zıla n da
görm ezden geldi. U tanç, b ir gorünm ezlik p elerin iyd i Tbplum
için e çıkınca sırtına takıyordu. İnsanların başkalarım ne ko
la y yargılayıp dışladıklarım görm ek canım yakm ıyordu ar
tık , en azından eskisi kadar. B öyle zam anlarda Peri gelirdi
aklına; İstanbul’da ne yaptığım , kendine nasıl bir hayat kur
duğunu m erak ediyordu. A zur senelerce sürecek b ir yüzkara-
sın a mahkûm olduysa, P eri de senelerce sürecek b ir vicdan
azabına mahkûm olm uştu m utlaka. İnsan ruhu için hangisi
nin daha beter olduğunu kim bilebilirdi?
G eldiğin i gören Ş irin, ayağa kalkıp b ir elin i k an ım a ko
yarak el ssllsdı. H eyecanı öy le dokunaklıydı k i hüzünlendi
A zur. Onu itham eden korkaklar, ya la n a la r değildi A zıırim
d ira yetin i kıran . H er şeye rağm en onu terk etm eyen, sev
m eye devam eden insanlardı. A dım tem ize çıkarm asını bek
lem işti onlar hep. A zur ise bunu yapm ayı reddetm işti. Eski
dosyalan açm ak Peri’y i zora sokardı.
“Tfeşekkür ederim* dedi Şirin. “Geleceğim biliyordum .* | {
"page": 408,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
411
"Erken çıkacağım . Bu herife fazla taham m ül edemem.”
Ona hak verdi Şirin.
Konuşm acı az sonra sahneye çık tı; pekm ezköpüğü, kaşmir
b ir takım vardı üzerinde, kravatsızdı. O tuz dakika boyunca,
Batı uygarlığını bekleyen tehlikelerden bahsetti. Sesi hesap-
lanm ış b ir ritim le tırm anıp alçalıyor, ara sıra boğuk b ir fı
sıltıya dönüyor, korku yaratacağım bild iği sözcüklere gelin
ce yeniden yükseliyordu. Irkçı olm adığını iddia etti. H ele ya
b a n a düşm anı hiç değildi. En sevdiği pastaneyi bir Arap çift
işletiyord u , doktoru Pakistan k ök en liyd i. Am a Avrupa’nın
k a p ıla n sıkı sıkıya kapatılm alıydı. Tek çözüm buydu. Avru
pa k ıta sı evleriyd i on lan n . G öçm enlerse ya b a n a yd ı. İnsan
yabancıları pat diye evine davet etm ezdi. D ışarıda kalsınlar.
A it oldukları yerd e . B elagatliydi adam , zekiydi; tüm dem a
goglar gibi ne zaman espri patlatacağını biliyordu.
Avrupa’nın sorunu, Tann’y ı terk etm iş olm asıydı. D insiz-
leşm işti koca kıta. Tarihi bir hataydı bu. K u rtan a Tann’yı ge
ri getirm enin -akadem ik dünyaya ve kam usal alana geri ge
tirm en in - zam anıydı artık. D in kam usal alana hâkim olm a
lıydı. Ö zgürlükler Tanrısızlıkla karıştırılm am alıydı. Barbar
lar kapıya dayanm ışken, Avrupa saçm a sapan konulan — eş
cin sel evliliği gibi m esela - tartışarak zam an kaybediyordu.
İnsanlar eşcinsel olm ayı seçebilirlerdi, ama bunun sonuçları
na da katlanacaklardı. Evet, seçim di bu, doğuştan olam azdı!
Evlenmeyi -T h n n ’nın bir kadınla bir erkek arasında diye açık
açık tanım ladığı m ukaveleye im za a tm a yı- talep edem ezler
di. Şu ankj karm aşa -terörizm , m ülteci krizi, fînansal k r iz -
T ann’nın insanlığa verdiği derslerdi. Dinden im andan çıkın
ca, işte böyle belalara, m usibetlere yakalanırdı toplumlar.
“T an n burada, arkadaşlar. Onu üniversitelerden sürm eye
çalıştılar. la ik lik adı altında dini bastırdılar. Am a O, bütün
ihtişam ıyla burada. Ben yalnızca naçizane sözcüsüyüm . Be
nim ağzım dan ne duyuyorsanız bilin ki Tann kelam ı!” | {
"page": 409,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
412
D inleyenler arasında oturan A zur dayanam ayıp yüksek
sesle güldü. C üretkâr sesi salondaki sessizliği delip geçti.
Tüm gözler ona çevrildi. Konuşm acınınkiler dahil.
"Vay» vay! Kimi görüyorum karşım da? Yanılmıyorsam P ro
fesör A zur teşrif etmiş» varlığıyla şereflendirm iş9 dedi konuş
m acı alaycı. "Artık profesör değil gerçi.9
S eyirciler -m eslek ta şla r ve öğ re n cile r- daha iy i görebil
m ek için boyunlarını uzatırken dalga dalga A sıltılar yayıldı
salona. A zur usulca ayağa kalktı. Yanında oturan Ş irin in yü
zü bir hayaletinin gibi bem beyaz olm uştu.
"H aklısınız. A rtık ders verm iyorum .9
Dudaklarım bükerek» "Evet» duymuştum9 dedi konuşm acı.
"H ollanda’da bizlere kadar ulaştı haberler.9 Halden anlarm ış
gibi sahte b ir gülüm sem e yayıldı yüzüne. "Ama biliyorum ki»
yüce T ann seni nedam et ışığıy la aydınlatabilir. G ünahlan-
nın affolm ası için dua edeceğim ben de.9
"Alm ayayım senin duam 9 dedi Azur. "Hem karanlıkta o l
duğumu kim söylem iş?9
“Eh» belli oluyor...9
A zur dim dik durdu. "Velev ki günahkârım » velev k i kotu
olan ne varsa bende m evcut. Am a eğer Tann varsa ve dediğin
gibi yol gösteriyorsa, o zaman hepim iz um utlanabiliriz. Çün
kü belki gün gelir, senin gibi örüm cek kafalı yobaz b ir h erifi
bile değiştirebilir. Belki gün gelir, sen de sıyrılırsın önyargı
larından, kim bilir.9
"Am an ne şahane9 dedi konuşm acı. "B ir gün tartışalım
herkesin önünde. K eyifli olur. Am a şu anda izn in le, buraya
beni dinlem eye geldi insanlar, seni değil.9
Ve böyle dedikten sonra, Azuı^u orada öylece d ik ilir halde
bırakarak konuşm asına devam etti sahnedeki adam.
* * * | {
"page": 410,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Gece eve döndüğünde ürperdi Azur. Duvarlardaki fotoğraf
lar, şöm inenin etrafındaki çiniler. R ahm etli karısının port
resine bir öpücük yolladı. Ö nceki günden kalan lazanyası-
m buzdolabından çıkardı, ısıttı. Y ansını köpeğine verdi. Tam
o sırada telefon çalm aya başladı. B ilm ediği b ir num aray
d ı, uluslararası sanki. Kim seyle konuşacak havada olm adı
ğı için açmamaya karar verdi. Birden kesildi ses, ölüm cül bir
sessizlik çöktü. Ayaklarının dibindeki Cioran hafifçe sızlan
dı. Sonra telefon yeniden çalm aya başladı. Bu kez içinden bir
ses cevap verm esini, önem li olabileceğini fısıldadı.
A hizeyi kaldırdı. H attın diğer ucunda, İstanbul’da, Peri
vardı.413 | {
"page": 411,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
U ç tutku
İstanbul, 2016
Tüm k on u k lar ve ça lışa n la r yu k arıya, ça lışm a od a sı
na götü rü lm ü şlerdi. Göm m e dolabm için de P eri ayak ses
lerin i duym uştu. Am a şim di k atık sız b ir sessizlik hâkim di
m alikâneye. Ç alm asın ı bek lerk en sım sıkı tu ttu telefon u .
Derken aniden A zurtın sesini duyunca soluğu kesildi.
“A lo?"
O tanıdık tim yüreğine dokundu. D ili, pare pare oldu ade
ta. Ortak geçm işleri, sıvıya dönüştü; sızdı yaralarına. Konu
şamadı b ir an.
“A lo? Kim inle görüşüyorum?*
K elim eler öyle delice b ir h ızla terk etm işlerdi k i P eri’yi,
neredeyse kapatacaktı telefonu. Ama kendinden kaçm aktan
yorulm uştu artık; korkularıyla, arzularıyla yüzleşm e vaktiy
di. “Azur... benim , Peri.*
“Pe-ri* diye tekrarladı Azur ve sanki ism ini zikretm ek ağır
gelm iş gibi duraksadı.
Peri’nin kalbi çarpıyordu. A klı yerinde duram ıyordu. Ama
yeniden konuştuğunda sesi sakindi. “Daha önce aram alıy
dım. Korkağın tekiyim .*
A zur sessiz kaldı. Bir gün bu anın geleceğini biliyordu ama
plan yapm am ıştı.
“Ne güzel sürpriz sesini duymak* dedi sonunda. Sanki bir
şey daha diyecekti ama fikrini değiştirdi. “İyi misin?*
“Pek değil* dedi Peri ama daha fazla açm adı. Evde silah - | {
"page": 412,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
415
lı adam lar olduğunu söylem edi. P ili bitm ek özere olduğu için
bu konuşm anın aniden kesilebileceğini de. G eri plandan bir
köpek havlam ası işitti aniden. “Spinoza m ı?”
“Spinoza öldü, canım. Daha iy i bir dünyaya göç etm iştir di
ye umuyorum.”
Peri ağlam aya başladı sessizce. “Sana b ir özür borçluyum
Azur. K urulun önünde konuşm am gerekirdi. Benim in tihar
teşebbüsümde senin kabahatin yoktu.”
“K endini suçlam a” dedi A zur yum uşak b ir edayla. “M an
tıklı karar verecek durumda değildin. A ynca çok gençtin.”
“Yeterince büyüktüm .”
“Ben de daha dikkatli hareket etm eliydim .”
Bunu duym ayı beklem iyordu P eri. D em ek korktuğu gibi
ondan nefret etm em işti Azur bunca zaman. Onun yerine ken
dini suçlam ıştı.
Son kitabını okudum , demek istedi Peri. O zamandan beri
yayınladığın her eseri okudum ... D eğiştin . Üslubun bile fark
lı. Üçüncü Yol'a inanm ıyorsun artık, neden? Duruldun, sa
kinleştin sanki . E skisi g ib i a teşli değil sözlerin. Am a bilem i
yorum bu iyiye alam et mi, yoksa tutkunu mu yitird in ? Uma
rım öyle değildir.
Bunların h içbirin i söyleyem edi. O st katta koşturan ayak
sesleri duyuldu birdenbire. B ir patırtı uzaktan uzağa. K ısa
bir kargaşa. A ğır b ir şey yere düştü. Belki b ir eşya, belki bir
beden. Birisi çığlık attı. Bir silah sesi delip geçti havayı.
Peri titrem eye başladı, soluğu h ırıltılı çıktı.
“Neydi o?” diye sordu A zur..
“O... hiçbir şey.” Kekeledi. Çocukluğunda bazen yaptığı gibi.
“Neredesin sen?”
Silahlı heriflerin bastığı lüks bir yalım n içindeki bir göm
me dolapta Hayır, böyle bir şeyi ona söyleyem ezdi.
Peri’nin aklından geçenlerden de, için de bulunduğu badi
reden de habersizdi Azur. “Seninle tanıştığım da” dedi, “bu | {
"page": 413,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
416
kız bunun farkında değil ama içinde Bertrand RusselTın bah
settiği üç tem el tutkuyu taşıyor diye düşündüm: A şk özlem i,
bilgi arayışı ve başkalarının hüzünlerini sırtında taşım » eği
lim i.”
Peri’nin yüzü bulutlandı.
“H er üçü de m evcuttu sende” dedi Azur. “Aşka duyduğun
hasret engindi. Öğrenmeye ve bilim e olan saygın da. Başka
larına duyduğun m erham et derindi, bazen kendini hiçe say
m a pahasına. K aygılandım senin için . Am a aynı zam anda
kızdım belki de sana. Sende b ir zam anlar tanıdığım bir kadı
nı gördüm .”
“K ann mı?” diye sordu Peri ihtiyatla.
“H ayır, canım . N ur ism inde b ir kadındı. Benim için çok
özeld i. Seni de tıp k ı onu in cittiğim gibi in citebileceğim den
endişe ettim . Gerçek şu ki, ben, beni sevme talihsizliğine dü
şen herkesi üzdüm, hırpaladım .”
“Şirin hariç.”
“D oğru, o yenilm ezdi. Ö yle görünüyordu. G ençti ama güç-
lüydü, in atçıydı. Onun yanında endişelenecek bir şey yoktu.
Sanki asla kötü bir şey olm azdı ona.”
“Suçluluk duygusu barındırm ayan bir aşk istedin.”
“B elk i” dedi Azur. “G ördün m ü bak, sen T an n ’dan özür
bekliyordun, bense Tann’dan özür dilem enin yollarım anyor-
dum gizlice.”
Telefonun p ili siyahtan kırm ızıya döndü. “Rica etsem bir
şey yapar m ısın?” dedi Peri.
“Söyle bakalım .”
“Şim di bir ders daha yapalım . Son bir kez.”
Azur güldü. “Ne demek istiyorsun? Ne hakkında?”
“A şk, arayış ve affetm ek hakkında” diye fisıldadı. “B ir de
bilgi! Ama bu kez hoca ben olacağım , sen de öğrenci.”
“N ot tutm am şart m ı?” dedi m uzipçe Azur. “D inliyorum
can kulağıyla.” | {
"page": 414,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
417
“Pekâlâ* dedi Peri. “Bugünkü dersim iz Ibn A rabi ve İbn
Rnşd üzerine. Bu iki âlim ilk kez karşılaştıklarında İbn Rüşd
saygın b ir filozof, İbn A rabi ise genç b ir öğrenciydi. Her ikisi
de kitaplara, ilm e ve aşka düşkün olduklarından birbirlerini
hem en anladılar, kavradılar. Ama çok farklıydılar.”
“N asıl fe r i* ? *
“ in sa n ken disin e (m ikrokozm os) ve k âin ata (m akrokoz-
m os) d air bilgisin i nasıl artırır? İbn Rüşd’ün buna yanıtı te
fekkür yolundaydı. Oysa İbn Arabi gizem ci anlayışlara açıktı.
İkisi karşılaştıklarında İbn Rüşd, İbn A rabi’ye sordu: 'H a k i
k a ti a k ılla , m a n tıkla m ı orta ya çık a rırız sen ce T*
“ P e k i, İbn A rala ne d e d ir
“ *Hem e v e t, h em hayır* dedi. ‘E v e t ile h a yır a ra sın d a , ru h
la r m a d d elerin d en uçar, b a şla r da b ed en lerin d en * Öyle d e d i”
“A çıkla. Anlayam ıyorum .”
“B en hep ‘evet’ ile ‘hayır' arasındaki eşikte oldum . Kafamı
karıştırdı, ruhum u bulandırdı bu durum . Am a beni ben yap
tı. A ynı zam anda yaln ızlığım ı a rtırd ı.” D erin bir soluk aldı.
“S isin için deki bebekten söz ettim sana. E ğer halüsinasyon
d eğilse, senin daha önce bilm ediğin tü rde b ir b ilgi çeşidiy
di bu. B aşka b ir akadem isyen ya da bilim adam ı olsa benim
le alay ederdi, sen etm edin. Hep yeni olana açıktın. Sana bu
yüzden hayrandım .”
“Peki iş nerede sarpa s a r d ır
_ _ **
“Sana haddinden fazla hayrandım ” dedi P eri. “A şık o l
duğum uz kişiyi bazen o kadar büyütürüz ki zihnim izde, bir
bakm ışsın adeta tann olm uş çıkm ış. Ve aşkım ıza karşılık bu
lam adığım ızda bu sefer de yok ederiz tannyı, bir ham lede.”
“A şk da inanç gibi aslında” diye devam etti Peri. “Sonucu
nu bilm ediğiıı, bilem eyeceğin halde koyuverm ek kendini. Bu
dünyada birçok şey inanç işi aslm da. B ir kitap yazm ak. Yeni
bir şehre yerleşm ek. Sonunu bilm ediğin m aceralara atılm ak.
H epsi b ir nevi inanç işi. A şk bu duyguyu perçinliyor. D eli bir | {
"page": 415,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
418
esrik lik . K endi sın ırlı v a rlığ ın ın ötesinde b iriyle bağ kur
m anın gü zelliği. Am a işte in san kendini aşka -y a da inan
ca— fazla kaptırırsa, dogm aya dönüşüyor her şey. Ne aşkı, ne
inancı abartmamak. H içbir şeyi putlaştırmamak ”
B öyle devam etti. Sesi giderek güçlendi, gözleri karanlığa
uyum sağladı, yaralı elinde yanıp sönen b ir cep telefonuyla
O zford’ın hem en dışındaki b ir evde bulunan yalnız b ir ada
ma ders verm eyi sürdürdü. Bunun tersi de olabilirdi pekâlâ:
A zur teh likede, P eri güvende ola b ilird i. Bugün P eri öğret
m endi, A zur öğrenci. R oller h a b ire değişirdi âlem de; atom
lar yerlerin de durm azdı, hep hareket halinde. H ayatın şek
li çem berdi ve çem berde h er nokta m erkeze eşit m esafedey
di - o m erkeze, ister T ann ism ini ver, ister aşk, istersen bam
başka b ir şey.
Yahya yaklaşan polis arabalarının siren seslerini duydu.
Birkaç dakika içinde h er şey değişecekti - y a yepyeni bir baş
langıç ya da erkenden geliveren b ir son. Tfelefon aniden kapa
nıverdi. A zurtın nefesini nefesinde hissetti. Yüreği yüreğinde
çarptı. U sulca dolabın kapağını açtı. D ışan çıktı. B ir adım at
tı özgürlüğe Peri, bir adım daha. | {
"page": 416,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
DfCda y ıy ım lım m ş kitaptan
Pinhan
E lif Şafak’ın en ayırt ed ici özelliği kullandığı dil. Ç ok
eski zamanlardan çıkıp gelm iş, günlük d ik ya da eski
edebi yapıtlara hapis kaldığını düşündüğüm üz sözcük
leri kullanarak yoğun, kendi m etaförlarm ı üreten, her
biri birer anlam yum ağı cüm lelerle örü lü b ir dil kulla
nır. Vereceği lezzet garantilidir.
C em Erriyes
Şehrin Aynaları
Aynalar şehrine geldim çünkü ben im hikâyem in ön ü
nü, ben den evvel kalem e alınm ış b ir başka hikâye tıkı
yor. Aynalar şehrindeyim çünkü b ir kez şu ben di
yıkabilsem sular çatlayacak, d eli d eli akacak; hissedi
yorum . Aynalar şehrindeyim çünkü b en b ir korkağım ;
ve ne olduğunu bilen her korkak g ib i, bu s im ken dim e
saklıyorum .
Mahrem
ö y le güzel ki uçm ak... ö y le gü zel İri tüyden hafif,
uçurtm adan serseri, buhardan oynak, to z zerresinden
kıvrak, kar tanesinden savruk olabilm ek gökkubbede.
N iyetim daha, daha da yükseklere çıkm ak. (...)
Mahrem 2000 yılında Türkiye Yazarlar Birliği ö d ü lü n ü
aldı.
Bit Palas
Edebi ve yazınsal başarısı, Türk kim liğini ve ülkenin
tarihine yaklaşım ını edebiyat yoluyla yeniden tanım la
yan gen ç kuşak yazarlar arasında ŞafakT tem silci ola
rak ön e çıkarıyor... Bu rom an en erji d olu ve gizem li bir
yolculuğa davet ediyor insanı; tutkuyla, gülm eceyle ve
Türkiye’ye dair bir d olu fotoğ ra f karesiyle...
The Independent | {
"page": 417,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
A raf
İyi d e bir insana neden öm ür boyu geçerli olacak şekil
d e tek bir isim veriliyordu başka bir isim de verilebile
cekken, hatta ism inin harfleri karıştırılıp aynı isim den
yenileri türetilebilecekken? Kendim i* d e dahil etrafl
ınızdaki her şeyi yeniden adlandırm a şansı ne » m a n
alınm ıştı elim izden?
M ed-C ezir
“ E lif Şafakı yalnız rom anlarından tanıyanlara, kafala
rındaki fotoğrafın eksik karelerini tamamlamak için
Med-CezirdeVı yazılan okum alannı salık veririm .
Burada kanlı canlı, öfkesiyle, inadıyla, kırılganlığıyla,
tutkulanyla velhasıl renginin bütün tonlarıyla E lif
Şafak var.”
A li Ç olak
Baba ve Piç
Türk edebiyatçılarının şim diye kadar görm ezden gel
dikleri bir konuyu, Ermeni m eselesini işliyor yazar E lif
Şafak son rom anı Baba ve Piç te. 1915’te ne oldu , soru
sunun cevabından çok , Diaspora Erm enilerinin ve
Turklerin bugün bu (daya nasıl baktıklarını, hatırlamak
ve hafigagiThk kavramları üzerinden anlatıyor yazar.
İhsan Yılm az | {
"page": 418,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Siyah Süt
Bu kitap okunur oku nm az unutulm ak için yazıklı.
Suya yazı yazar gibi...
Siyah Süt kadınlığın, kadınların hayatının kasvetli ve
karanlık ama son tahlilde geçici bir d ön em iyle ilgili.
Birdenbire gelen ve geld iği gibi hızla dalgalar halinde
çekile çekile giden bir haletiruhiye burada incelenen.
Bu kitap bir nevi tanıklık. O tobiyografik b ir rom an.
A şk
“Cüm lelerin güzelliği, d ili inanılm az b ir yaratıcılıkla
kullanıyor olm ası ve bu n u şim diye kadar yazdığı h er
şeyden üstün bir şekilde becerm iş olm ası, b u rom an ı
tek kelim eyle olağanüstü yapıyor. Yazarın kişiliğini en
saf biçim iyle görebileceğim iz bir yapıt çıkarm ış orta -
19ya.
Asum an Kafaoğfrı Büke
Kâğıt Helva
(...) Derken o yolculukta bir an geliyor, durup geriye
bakm a gereği duyuyorum . G eçtiğim yolla n , uğradı
ğım duraklan, güzergâh boyu karşılaştıklarım ı anım sı
yorum . Bu kitap dü nden bugüne yazdıklarım dan ufa
cık bir seçkidir. Bir alıntılar kitabı. K ann doyu rsu n
diye değil, tadım lık niyetine. | {
"page": 419,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Firarperest
İnsan ki eşrefi mahlukattır, içindeki semavi özü keşfet
m ekle yüküm lüdür. Çıkacaksın yollara, kendine doğru
git gidebildiğin kadar.
K eşif boynum uzun borcudur. Kendim izi keşfetmek,
aşkı keşfetmek, dünyayı keşfetmek, ötekini keşfetm ek.»
İskender
Aşkı aramadan evvel düşün bir, ya benden nasıl bir
âşık olur? İnsanın sevdası karakterinin yansım asıdır
Sen kavgacı isen , ha bire öfk eli, aşkı da bir cenk gibi
yaşarsın. G ön lü pak olanın sevgisi d e saf olur.
Şu hayatta insan en ç o k sevdiklerini aatır. En derin ya
ralar ailede açılır. Kabuk tutsa bile kanar hikâye içten
içe».
Şemspare
Kararır gökyüzü bazen; kasvetli bulutlar kaplar sem a
yı. Hayatın ritm i durağanlaşır, sohbetler bildikleşir,
içim izde birikir yalnızlık hissi. Nasıl özleriz güneşi o
zaman, griler için d e aradığım ız bir tutam renk dem eti.
Peri tozu gibi, in ceden.
G önülden yazılm ış her rom an, her hikâye, her kelim e
b ir şem sparedir... Güneş parçası... | {
"page": 420,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |
Ustam ve Ben
E lif Şafak ın tüm külliyatını okum uş biri olarak diyebi
lirim ki, bu rom an yazarın “ ustalık” don em i işlerinden
biri. Ö n celikle, büyük b ir işçilik var içinde. 16. yy İs
tanbul’unu seslerinden, kokusuna, iktidar kavgaların
dan, harem inden Hürrem ’ine, çok kültürlülüğünden,
salgın hastalıklarına, yangınlarına kadar dev bir sah
nede, m üthiş bir koreografı için de izliyoruz.
Filiz Aygündüz
Sakız Sardunya
Eğlenceli, eğitici ve öğ retici b ir kitap. E lif Şafak im zalı
b ir ço cu k rom anı. H er zam anki E lif Şafak rom anların
dan farklı b ir d ili var. A m a çocu k su b ir dille yazm am ış.
Karmaşık cüm lelerden kaçınm ış, am a basitleştirm e
m iş. Ç ocukların zekâsına ve yaratıcılığına saygı göste
rerek kalem e alm ış. Sadece çocu klar değil büyükler de
ok u m a k Hatta çocuklarla büyükler birlikte ok u m a k
Ayşe Arm an
Elif Şafak
k- AHavva’nın Üç Kızı
Ben ne annem gibi dindarım , ne babam gibi kâinatın,
beş duyum la kavradığım şeylerden ibaret olduğuna
kaniyim , ö y le y se ben neredeyim ? N e mutlak dindar
lığa, ne de m utlak akılcılığa dahil olm ak isteyenler için
b ir başka yaklaşım, yeni b ir varoluş şekli yok mu aca
ba? Bir üçün cü yol m esela? Kim bilir? | {
"page": 421,
"source": "/content/downs/Elif afak_Havvann Kz.pdf"
} |